aposto-logo
TR
TREN
Bültenler
Radyo
Üyelik

Bültenler

Radyo

Aposto Üyelik

Aposto Hakkında

Kategoriler

NFT Dünyası

2021’de en çok duyduğumuz konulardan biri de NFT oldu. Mülkiyetin geleceğinden, teklif haklarına, metaverse ortaklığından modern pazar yerlerine kadar NFT’nin yarattığı dönüşümü ve etki alanlarını dair tüm içerikler.

21 Hikâye

İnternette sahiplik dönemi: NFT

Kripto sanatını alıp satabileceğiniz önemli pazar yerlerinden biri olan SuperRare'de geçen ay 1900 adet dijital sanat eseri satıldı ve bu bir rekoru temsil ediyor: Kaynak: Crytpoart.io Neydi? Her şey CryptoKitties ile başladı. Aralık 2017'de, Kanada merkezli şirket Dapper Labs tarafından yaratılan eğlenceli görünümlü karikatür kediler, “Bitcoin döneminin Pokémon kartları” diyebileceğimiz şekilde takas edilebilir koleksiyonlar olarak piyasaya çıktı. Görsel: Techcrunch Her bir karikatür Ethereum blok zinciri platformunda takas edilebilir şekilde, belli bir kedi karikatürüne sahip olma hakkı veren bir tapu olarak alınıp satılabilen benzersiz bir rakam dizisiyle ilişkilendirildi. Bu kripto kedi alım satımı kullanıcılar arasında öyle hızla büyüdü ki, CryptoKitties ile ilgili işlemler Ethereum'u blokladı ve yavaşlattı. Sorun sonunda çözüldü ve çoğumuz için CryptoKitties heyecanı burada son buldu. Ancak, koca gözlü kedilerin sebep olduğu bu ilginç süreç burada bitmedi. Şimdi? Günümüzde NFT'ler peynir ekmek gibi satılıyor ve 2017'den beri güçlendirilen Ethereum ağı, bitmek bilmeyen çalkantılarla başa çıkmak için artık daha donanımlı. NFT'lerle ilgili pazar öngörüleri yayımlayan bir şirket olan NonFungible.com'un yakın tarihli bir raporu, 2020'de NFT ticaretinin bir önceki yıla göre neredeyse yüzde 300 artışla 250 milyon doların üzerinde olduğunu söylüyor. Rarible, OpenSea ve Nifty Gateway gibi çevrim içi platformlarda insanlar, dijital nesnelerin sahipliğini temsil eden tokenlar satın almak için büyük miktarlarda kripto para birimi veya geleneksel para birimi harcıyor. Bunlar sonrasında genellikle daha yüksek fiyatlarla yeniden satılıyor. Ama neden? Tüm bunların kulağa tuhaf gelmesinin sebebi tüm bunların gerçekten tuhaf oluşu... İnternetin bunca zamandır yarattığı en değerli şey, her şeyi kolay ulaşılabilir yapmış olmasıydı. İnternette her görüntü ya da bilgi kolay ulaşılabilir , sağ tıkla kopyalanabilir veya indirilebilir hâldeydi. Bu kadar kolaylıkla ulaşılabilen ve bir sağ tık hareketiyle indirilebilen bir dijital görüntünün sembolik mülkiyeti için binlerce dolar ödenmesi fikri tuhaf değil de neydi peki? Ama NFT'nin çözmeye çalıştığı şeyin tam da bu olduğunu biliyoruz: İnternetle yaratılmış olan bolluğun tekrar az bulunurluğa evrilmesini sağlamak ve bu nadirliğin yarattığı değerden para kazanmak... İnsanlar sadece onlarda olabilecek, eşsiz olan bu kripto sanatları değerli buluyor ve onların sahibi olmak için binlerce dolar para ödüyor... Farkı ne? Para birimleri ve kripto para birimleri (ABD doları veya bitcoin gibi) doğaları gereği değiştirilebilir birimlerden oluşur. Benim iki bitcoin'im (ki böyle bir şey yok), sizin iki bitcoin'iniz (umarım yüksekken sattınız ve şu an bu yazıyı Malibu'daki yazlığınızdan okuyorsunuz) ile aynı değerde ve bunları değiştirirsek zenginliğimizden bir şey kaybetmeyiz. Para birimi ve kripto para birimleri de genellikle daha küçük birimlere bölünebilir; dolarlar sentlere, bitcoinler satoshis adı verilen parçacıklara bölünebilir ve bunlar ayrı ayrı harcanabilir. Ancak NFT'ler, özel Ethereum standartları ERC-721 ve ERC-1155'e göre geliştirilen kripto para varlıklarıdır ve benzersizdirler , bölünemezler . Bir bitcoin bir dolarlık banknotla karşılaştırılabilirken bir NFT bir kediye, bir heykele veya bir resme benzetilebilir; bütününü bozmadan onun bir kısmını satamazsınız ve değeri oldukça kişiye özeldir. Tüm bu özellikler, NFT'leri sanat için iyi bir araç hâline getiriyor. Bir NFT satın alarak bir sanatçının kendisiyle ilişkilendirdiği sanat eserinin sahibi gibi hissedebiliyoruz. Ve bu orijinallik bazılarımız için çok değerli. Evinizde asılı olan Mona Lisa tablosunun Leonardo da Vinci'nin elinden çıkmış olan orijinal hâli olduğunu düşünmek bile muazzam haz vermiyor mu? Tamam belki herkese vermiyor... Ama bazılarımıza verdiği aşikar, son 30 günde 300 milyon doların üzerinde NFT satışı oldu: Kaynak: cryptoslam.io Bugüne kadarki en yüksek gelirli NFT projesi olan NBA Top Shot (NBA oyuncularının en iyi hareketlerinden oluşan minik videolar) pazarlama için çok az harcama yaparken sadece geçen ay 200 milyon dolar brüt satış elde etti. Bunu sadece kullanıcılar kendilerini bu eşsiz videoların sahibi gibi hissettiği için başarabildi. Kaynak: NBA Top Shot Ne olur? NFT'ler için zaman hâlâ erken ve pazarı gelişmeye açık gibi görünüyor. Pazar yerleri, sosyal ağlar, vitrinler, oyunlar ve sanal dünyalar dâhil olmak üzere diğer tüm dijital deneyimler etrafında inşa edildikçe faydası da artacak gibi duruyor. Ayrıca, NFT'ler gibi tüketicinin başka ihtiyaçlarını karşılayabilecek diğer kripto ürünlerinin ortaya çıkması da muhtemel. Fortnite gibi modern video oyunları içinde karakterlerin kıyafetlerini ya da kullandıkları silahları NFT'ler gibi ürünlerle karşılayabildiğimiz sofistike ekonomiler yaratılabilir. Daha da önemlisi belki bir gün her internet topluluğunun kendi mikro ekonomisi olabilir... Bizim yakın zamanda NFT satın almak gibi bir planımız yok ancak eğer siz düşünürseniz Quando bültenlerini sadece size özel cüzi miktarlar karşılığında token'laştırabiliriz. Yazın bize :)

İnternette sahiplik dönemi: NFT

Mart 10, 2021

·

Makale

Dijital metalar

Neler oluyor? Kanada merkezli oyun şirketi Dapper Labs’in ABD Ulusal Basketbol Ligi NBA iş birliğiyle geliştirerek Ekim 2020’de piyasaya sürdüğü dijital koleksiyonculuk uygulaması NBA Top Shot üzerinden gerçekleştirilen satışlar 230 milyon doları geçti . Dijital varlıklar sektörü üzerine yayın yapan The Block’un konuya hâkim kaynaklara dayandırdığı haberine göre geçtiğimiz haftalarda Dapper, 2 milyar dolar değerlemeyle 250 milyon dolar kaynak toplamayı hedeflediği bir yatırım turuna çıktı. Bu yatırım turuna Instacart ve Spotify gibi şirketlerin de yatırımcılarından olan Coatue Management liderlik ediyor. Neden önemli? Son birkaç yıla kadar mülkiyet problemi nedeniyle dijital eserlerin ticaretini yapmak mümkün değildi. Blok zinciri teknolojisinin bu alana uygulanarak problemi çözmesiyle küçük ama hareketli bir pazar oluştu. İlginin giderek artmasıyla da bugünkü noktaya gelindi. Top Shot ve benzeri uygulamalar, büyük kısmı Ethereum blok zinciri standartlarıyla oluşturulan non-fungible token (NFT) adlı kripto varlıkların alım satımına dayanarak çalışıyor. Her birinin emsalsiz ve böylece değiş tokuş edilemez olması yönüyle öne çıkan ve dijital olarak sınırlı sayıda üretilen eserlerin mülkiyetini temsil etmek için kullanılan NFT’ler, kripto varlıklar etrafında şekillenen dijital ekonominin önü açık alanlarından biri olarak görülüyor. Koleksiyonculuk uygulamalarının yanı sıra sanat piyasası da değişen dinamiklerden besleniyor. Mad Dog Jones adıyla bilinen Kanada doğumlu sanatçı Michah Dowbak, geçtiğimiz günlerde Nifty Gateway platformu üzerinde satışa çıkardığı eserleriyle dakikalar içinde 4,3 milyon dolardan fazla para kazandı. Diğer yandan Beeple adıyla bilinen Mike Winkelmann’ın bir çalışması da yine bu platform üzerinde geçtiğimiz hafta başında gerçekleştirilen bir müzayedede 6,6 milyon dolara satılarak ikincil piyasa rekorunu kırdı. Neler olacak? NFT piyasasıyla ilgili pazar içgörüleri sağlayan Nonfungible.com’un verilerine göre üç yıl önce toplam değeri 42 milyon dolar civarında olan piyasa, %700’den fazla büyüyerek 2020 sonu itibarıyla 338 milyon dolar değere ulaştı . Bu yılın sadece ilk iki ayında gerçekleşen yaklaşık 150 bin NFT satışında 310 milyon dolar kadar gelir edilmesi ise piyasanın hızla büyümeye devam ettiğini gösteriyor. Artan ilgiye rağmen kripto varlık ekosistemini yakından takip edenler, NFT piyasasının da kripto para piyasalarında yaşanan büyük dalgalanmalara benzer risklere açık olduğunu vurguluyor. BNP Paribas çatısı altındaki araştırma şirketi L’Atelier’den Nadya Ivanova, NFT piyasasının henüz çok yeni olduğunu ve henüz bir şeyin gerçek değerinin ne olduğunu belirlediğimiz döngülerden geçtiğimizi söylüyor.

Dijital metalar

Mart 10, 2021

·

Makale

Kolay Para Kazanmak Ah Ne Güzeldir İnternette

Önceki sayılarımızda; 21. yüzyılda gelişen internet kültürü ve akıllı cihazlar sayesinde her insanın kolayca içerik üreticisi olabildiğini ve kendi profilini yükseltmek için ‘pazarlama’ becerilerini geliştirdiğini belirtmiştik. Bugün bir seviye daha üste çıkalım ve artık her içerik üreticisinin, günün her dakikasında yaptığı en sıradan şeylerle bile nasıl para kazandığını/ kazanacağını konuşalım. New York Times yazarı Taylor Lorenz, “ Dijital içerik üreticileri için her şey satılık ” başlıklı yazısında; günümüzde yeni gelişmekte olan bazı platformların “paraya çevirme” olayını ne aşamaya taşımak istediğine göz atıyor. Yeni uygulama/ platform girişimleri ve kripto para teknolojisi sayesinde; değişmekte olan kültürümüz parasal değerler ile şekilleniyor. Muhtemelen hepimiz, en az bir kez oturup Google’da “internette kolay para kazanmanın yolları” içerikli aramalar yapmış, Instagram’da para içinde yüzdüğünü gördüğümüz influencer bireylere imrenmişizdir. En azından ben, çok seyrek de olsa, bu tarz şeyler yaptım/ yapıyorum. Son 5 yıldır geçimini dijital içerikler üzerinden sağlayan birisi olarak; bugüne kadar kişisel herhangi bir hesabımda, herhangi bir şeyi TL’ye çevirebilmiş değilim. Yani kimse elimdeki ruj kutusunu gösterdiğim bir fotoğraf için bana ödeme yapmadı. Bu, bir süredir bazı içerik üreticilerine dair kıskandığım detaylardan birisi. Pek üzerine gitmediğim bir konu olsa da; bir gün X gönderiyi beğenmem karşılığında 200 TL kazanma ihtimalim varsa, bu beni heyecanlandırır. Gelişen yeni kültür ile senin için de böyle bir ihtimal var. Gel, daha yakından göz atalım. Bu yazıda Pearpop, NewNew, Rally, NFT ve Clout Market gibi isimler/kavramlarla karşılaşacaksın. Önce tanıdık bir platform olan Twitter’dan bahsedeceğiz, daha sonra günlük yaşantını ‘satabileceğin’ platformları ve son olarak da içeriklerini satabileceğin platformlara bakacağız. İlk önce, en çok göz önünde olanla başlayalım: Twitter. Twitter, yayıncıların özel içerikler karşılığında takipçilerinden ödeme alabileceği Super Follow (süper takip) özelliği üzerinde çalışıyor. Bu özelliğin Twitter kullanıcıları tarafından hoş karşılanıp karşılanmayacağı büyük bir soru işareti olsa da; son yıllarda gelişen Patreon kültürü ve haber kanallarının ödeme duvarına geçiş yapması; Twitter’ın da bu konuda umutlanması için yeterli sebepler gibi duruyor. Twitter, “Sırada ne var?” isimli sayfasında bu özelliğe yer verdi ancak ne zaman aktif olarak uygulamaya koyacağı konusunda henüz bir bilgi bulunmuyor. Önce ABD’de belirli hesaplarda denenmesi ve sonrasında evrensel kullanıma açılması olası duruyor. Son yıllarda, üretilen içeriklerin hak ettiği değerler karşılığında ‘satılması’, artık alıştığımız bir şey haline geldi. Kripto para teknolojisinin gelişimi, değer transferinin kolaylaşması, paylaşım ekonomisine dair bilincin daha da oturması ile birlikte yaygınlaşan bu alışkanlık; yepyeni bir kültüre evrilebilir. Sadece içeriğin değil, içerik üreticisinin de ‘satın alınması’ söz konusu olabilir. NewNew: Sosyal Karar Uygulaması Kullanıcılarının, takip ettikleri insanların hayatlarında aldığı en küçük kararları bile oylayabildiği bir platform olan NewNew’da, içerik üreticileri günlük yaşantılarındaki her kararı takipçilerine sorarak gelir elde edebiliyor. “Bu akşam makarna mı yemeliyim pizza mı?”, “Hüseyin’in çıkma teklifini kabul etmeli miyim?”, “Bugün kırmızı gömleğimi mi giyeyim yoksa mavi sweatshirt mü?” gibi soruların sorulduğu platformda, insanların kontrol etmekten duyduğu hazzı yakından görmek mümkün. “Ünlü bir influencerın hayatını kontrol etmek tabii ki eğlencelidir ama açıkçası birlikte okula gittiğin birisini, sevgilinin eski sevgilisini veya yeni romanını yazmakta olan bir yazarı kontrol etmek de o kadar eğlenceli. Ne kadar sıkıcı bir insan olduğunu düşünürsen düşün, hayatını ilginç bulabilecek ve bunun için ödemeye yapmaya hazır insanlar bulman mümkün.” - NewNew kurucusu Courtne Smith Biraz para vererek birilerinin hayatında söz sahibi olmak, senin için de tatmin edici bir şey mi? Bir içerik üreticisi olarak, para karşılığında bazı kararlarını takipçilerine bırakmak ister miydin? O zaman Snapchat ile birlikte çalışan NewNew uygulamasını kullanmaya başlayabilirsin. Buna benzer, farklı bir platform daha incelemek istersen, okumaya devam. Uygulamayı denemek için indirdim. Şu an için pek de çekici bir ortam hissiyatı yaratmadı bende. Bazı anketler ücretsizken bazılarında ise en az 2 dolar vererek satın almak gerekiyor. Rally.io: Kendi Kripto Paranı & Ekonomini Yarat İçerik üreticilerin kendi kripto paralarını üretmesini sağlayan bu platform ile bir kripto para yaratarak takipçilerinle birlikte özel bir ekonomik ekosistem kurabilirsin. Platformu kullanarak bir HHK coin (ismimin kısaltması) oluşturmam ve okurlarımın bu coini kullanarak benim içeriklerimi yönlendirmesini sağlamam veya özel içeriklerimi erişime açmam mümkün. “10 HHK coin vererek, haftaya hangi konuda yazmam gerektiğine karar verebilirsin” “Deepfake konusunda yazdığım özel içeriğe erişmek için 5 HHK coin” “Önümüzdeki hafta yazacağım 3D yazıcılarla ilgili içerikte istediğin bir 3D yazıcı markasının yer alması için 40 HHK coin” Eğer bir oyun yayıncısı olsam; Metin2 yayını yaparken hangi karakteri alıp hangi kılıçlarla savaşmam gerektiğine dair yönlendirmeler için de HHK coin’den faydalanabilirdim. Clout Market: Ne kadar drama, o kadar iyi Tamamen iraden dışında Cumartesi Sürprizi izleyerek büyümüş ve magazinden nefret eden biriysen, aramıza hoş geldin. Magazin haberlerinden nefret eden ve saygısız bulan biri olarak; Twitter’da sürekli dönen, fenomenler arasındaki magazinsel olaylara sürekli denk geliyorum ve ne kadar dikkat çektiklerini de RT & Fav sayılarından görüyorum. Sonuç olarak; drama her zaman dikkat çekiyor. Clout Market de bunu paraya dökmek konusunda insanlara yardımcı oluyor. Ethereum destekli bir kripto para birimi olan bu girişim, ‘insanları’ satın almamızı sağlıyor. Bir fenomen için oluşturulan tokenları satın alıp, yatırım yapmış oluyoruz. Bir şirkete hissedar olmak gibi, bir insana da hissedar olabiliyoruz. Danla Bilic’e dair oluşturulan profili satın alıyoruz ve Danla Bilic’in büyük bir skandala konu olmasını, haklı çıkmasını ve değer kazanmasını bekliyoruz diyebiliriz. “Eğer bir skandala daha tanıklık etmek zorundaysak, en azından bunun için bir ödeme alalım.” - Clout Market Clout Market kurucusu, bu konuda “Birçok fan (takipçi) destek olmak için bu kartları satın alacaktır. Birçok kullanıcı da sevmedikleri kişinin düşüşüne bahse girmek üzere satın alacaktır.” diyor. Clout Market şu an için kendisini bir magazin pazarı gibi konumluyor ancak ‘insanlara yatırım yapma’ ana fikrinin çok kuvvetli olduğunu ve daha geniş/ vizyoner düşünüldüğünde bambaşka projelere yelken açılabileceğini söyleyebilirim. İşin içine sanatçılar, futbolcular vb. girdiğinde, birilerimiz Mostafa Mohammed’e kişisel olarak yatırım yapmak isteyebilir. Pearpop: Parayı veren etkileşimi kapar İçerik üreticilerin, takipçileri ile gireceği etkileşimden para kazanmasını hedefleyen girişim şu an için TikTok odaklı kalacak gibi duruyor. İşleyiş oldukça basit, “senin gönderine yorum yapmamı mı istiyorsun? 250 TL ver.” PearPop’ın kurucu ortağı Cole Mason, bu konuyu “Sanal varlığımızı paraya çevirmek bugüne kadar sadece çok büyük kitlelere hitap eden insanlara nasip oldu. Artık böyle değil. PearPop, içerik üretimi pazarını demokratikleştirerek 10.000 takipçili veya 10 milyon takipçili fark etmeden herkesin gelir elde edebilmesini sağlıyor.” diye özetliyor. NFT = Dijital Noter (?) En iyisini, en sona sakladım. Son günlerde sıkça gündeme gelen NFT, ilk duyuşta herkese oldukça ‘garip’ geliyor. Araştırmaya değer ve oldukça derin bir altyapısı bulunan NFT, yani Non-Fungible Token, en basit anlatımıyla her bir eserin/ varlığın özel bir kimliğe sahip olmasını sağlıyor ve kopyalanmasını engelliyor. Böylece, bir değeri olduğunu düşündüğünüz her şey, bir kimliğe ve böylece bir sahibe de sahip oluyor. 10 yıl önce atılmış bir tweet, bir sanat eseri, bir YouTube videosu, şu an okuduğun bu satırlar ve sıradan bir selfien bile NFT ile bir kimliğe sahip olabilir ve pazar yerinde satışa çıkabilir. Son haftalarda milyonlarca doların yer değiştirmesine aracılık eden NFT şu ana kadar ‘yok artık’ diyebileceğimiz birçok alışverişe ortam sağladı. Jack Dorsey’in 2006 yılında attığı tweet 2,5 milyon dolara satıldı . Alıcı ise Türk asıllı bir kullanıcı. Beeple’ın, 5000 eserinin bir arada bulunduğu düşük çözünürlüğe sahip kolajı (yukarıdaki görsel), jpeg dosyası olarak 69,5 milyon dolara alıcı buldu. Hepimizin yıllardır gördüğü bu meme ’in sahibi, görseli 36.000 dolara sattı. 2018’de 41 milyon dolar pazar payı bulunan NFT’de bu değer 2020’de 338 milyon doları buldu. NFT nasıl kullanılabilir? The One Day Enterteinmant kurucusu Zack Honarvar, bir videoyu 10 eşit parçaya bölüp, her bir parçayı NFT ile kimliklendirerek takipçilere sunabileceklerini söylüyor. Böylece, video yayınlandığında parçaların sahibi olan 10 takipçi, yani 10 hissedar, videonun gelirlerinde de pay sahibi olabilecek. Okumakta olduğun bu yazıyı NFT’ye çevirerek haklarını satışa sunabilirim. Gelecek Burada’da, çizer arkadaşımız Berkay’ın en özel çizimlerini NFT kimliğiyle satışa sunarak, tüm haklarını başkasına devredebiliriz. Bu noktada NFT hem ödeme kolaylığı sunuyor hem de satın alan kişinin haklarını sorunsuz bir şekilde koruyacağını güvence altına alıyor. NFT’ye dair daha detaylı bir içgörü sahibi olabilmek için bu yazıyı okuyabilir ve bu videoyu izleyebilirsin.

Kolay Para Kazanmak Ah Ne Güzeldir İnternette

Mart 14, 2021

·

Makale

Klasik tablolardan dijital klozetlere, NFT alemlerinde neler gördük?

Anlaşıldığı üzere, konumuz, sadece belli sanatçıların eserlerinin satışa çıkarıldığı ya da belli hedef kitlelere satılan dijital eserler boyutunu aştı. Dünya çapında bir çılgınlıktan söz ediyoruz. Tasarımcılardan müzisyenlere, gazetecilerden yapay zekalara kadar pek çok farklı isim NFT satışında başrolde. The Weeknd de NFT furyasına kapılan isimlerden biri. Daha önce yayınlanmamış yeni parçalarının da içinde olduğu özel bir NFT koleksiyonu satışa çıkardı geçtiğimiz günlerde. Zaten TikTok 'ta konser veren, yapay zeka ile Spotify 'da sıra dışı bir performans gerçekleştiren bir müzisyenden bahsediyoruz. Haliyle NFT dünyası bu kadar hızlanmışken, bu alandaki hamlelerini görmek çok da şaşırtıcı değil. Ama NFT'ye ayrıca gönül vermiş gibi: “NFT, müzik endüstrisine demokrasi getiriyor” gibisinden bir açıklamayla konuyu neden bu kadar sahiplenmiş olduğunu da anlatmış oluyor. Yaklaşık bir ay önce de Twitter CEO’su Jack Dorsey’nin , taa Twitter’ın kurulduğu tarih olan 21 Mart 2006’da attığı ilk tweet’ini NFT haline getirerek satışa sunduğunu duymuştuk. Tabii o zamanlar konu daha yeni yeni alevleniyordu. Söz konusu olan bu tweet’i, dijital içerikler için bir nevi NFT pazaryeri olan Valuables BY Cent üzerinden açık artırmaya çıkarmış ve binlerce dolara da satmıştı. Birkaç gün önce ülkemiz semalarından gelen benzeri haberle de bir kere daha gördük ki konumuz artık ‘dijital sanat’ değil. Tam anlamıyla NFT. Gazeteci Cüneyt Özdemir de “Türkiye’nin en pahalı tweet’i” diye tanımladığı paylaşımını NFT ile 10 bin dolara sattığını duyurdu. Hatta elde ettiği geliri de Darüşşafaka’ya bağışladı. Yapay zeka ile üretilen ilk rap şarkıcısı FN Meka da ‘doğası gereği’ NFT çılgınlığına katılanlardan biri oldu. FN Meka’nın ‘dijital sanat eseri’ olarak hazırladığı bir tuvalet tasarım NFT’si 6.500 dolara satıldı. Markalarla iş birliği yaparak single’lar çıkaran rapçimiz, en son Speed Demon single’ını piyasaya sürmüştü. Aynı zamanda TikTok aleminde de hayli aktif kendisi. Hatta insan olmayan bir influencer dahi diyebiliriz onun için. FN Meka, düzenli olarak çeşitli spor ayakkabı markalarının yanı sıra PlayStation, Lamborghini, Apple gibi farklı markalar için de içerikler üretiyor. En son ise bire bir Lamborghini tarzını yansıtan, ‘Süper Tuvalet’ adlı taşınabilir tuvaleti NFT olarak SuperRare üzerinden satışa çıkardı. Oldukça da sükse yaptı. Galiba sanatta olduğu gibi yatırımda da zevkler ve tercihler tartışılmamalı. Snoop Dogg da “Dogg ile Bir Yolculuk” isimli NFT koleksiyonunu açık artırmayla satışa çıkaran isimlerden. Hatta birkaç gün önce koleksiyonunda 24 saatliğine indirim dahi yaptı. Crypto.com aracılığı ile bu satışı gerçekleştiren sanatçının eserinde kariyerindeki ilk yıllarındaki anılarını bir araya getiren sekiz özel parça yer alıyordu. NFT ile elde edilen gelirlerin bir kısmı bu alanda ilerlemekte olan sanatçıların yanı sıra, Snoop Dogg’un Gençlik Futbol Ligi’ne de gidecek. Konu hakkında açıklama yapan Snoop Dogg, NFT sayesinde hayranları ile ilgili daha fazla bağ kurabileceğini de söylüyor: “Sektörün yıllar içerisinde analogdan dijitale geçiş yaptığını gördüm ve bununla beraber teknolojinin sanatçılar ile hayranları arasında bir bağ oluşturduğuna da tanık oldum. NFT’ler harika bir yenilik ve Crypto.com ile birlikte ilk NFT deneyimimi yaşamak benim için bir onur.” İşi yürekten sahiplendiğine dair bir şüphemiz yoktu zaten ama bu açıklamaları daha da pekiştirdi kendisine olan inancımızı. Peki bir tweet satılır da bir makale satılmaz mı? Açıkçası satılmasa biraz şaşırabilirdik ve ‘işimiz gereği’ alınabilirdik. Neyse ki New York Times’ta gazeteci Kevin Roose ’a ait bir makale, NFT olarak 563 bin dolara satıldı. New York Times köşe yazarı Kevin Roose, ‘Bunu Blockchain üzerinden satın alın’ başlıklı köşe yazısını NFT olarak 563 bin dolara satışa çıkardı. “Normalde köşe yazılarım için satış yapma iznim yok. Ancak bu seferki bir istisna, çünkü satılık olan yazının kendisi. Bunun nedeni, kripto para birimi furyasının yeni sınırı olan NFT’lerin serbest dönen dünyasına katılmaya karar vermiş olmam” diyor hatta yazısında. Yayıncılık sektörü de NFT’den bir güzel nasibini almış oldu. Twitter hesabından da açıklama yapan Roose, “Teklif verin; gazetenin 170 yıllık tarihindeki ilk NFT’ye sahip olabilirsiniz” demişti. Söz konusu gelirin ise The New York Times'ın öncülüğünü yaptığı 110 yıllık Neediest Cases Fund ’a bağışlanacağı konuşuluyordu en son. İşin sanat boyutunda da şimdiye kadar hep yeni üretilen eserlerden bahsettik. Fakat bu sefer, Leonardo da Vinci’nin Salvator Mundi adlı eserinin NFT versiyonunun satışa çıkarıldığını öğrendik. The Last Leonardo’nun yazarı Ben Lewis tarafından üretilen NFT, Art Newspaper’a göre OpenSea platformunda basıldı ve Birleşik Krallık’ta Paskalya hafta sonuna kadar da açık artırmada kalacak. Eserin satışından elde edilen gelir ise Salvator Mundi’nin orijinalini 2005’teki müzayedede sadece 1.175 dolara satan Louisianalı Hendry ailesine gidecek. “Sanat piyasasının ne kadar karmaşık olabileceğinin farkında olmayan bu aile, küçük bir bedel karşılığında bu yadigarı satmıştı ve yeniden satışlardan da hiçbir ücret almamıştı. Ben de böylelikle sanat piyasasının çılgın aşırılıklarına ve adaletsizliklerine dikkat çekmek istiyorum” diyor Lewis. Herkes NFT konuşurken, popüler kültürün her daim orta yerinde olan Kate Moss'un seyirci olarak kalacağını düşünmediniz herhalde değil mi? Birkaç gün evvel o da ilk NFT eserlerini duyurdu. Üç yeni video aslında bahsettiğimiz. Videolarda başrol Kate Moss'un. Araba kullanırken, yürürken ve yatarken görüyoruz kendisini. Elbette, her zamanki karizmasıyla... Birkaç saniyelik videolar olsa da kendisine yine yeniden vurulmak için daha fazlasına gerek yok. Bu arada, önemli bir amaca hizmet ediyor bu NFT'ler; satışlarından elde edilecek gelir, kadınlar arası dayanışma ve paylaşıma vurgu yaparak mental konularda destek sağlamak için yola çıkan Gurls Talk adlı organizasyona devredilecek. Bir acı gerçeği de tekrar vurgulamamız gerekirse, yer yer şaşkınlığımızı gizleyemediğimiz tüm bu eserler inanılmaz boyutlarda enerji tüketimlerine sebep oluyor. Yatırım yapalım derken, gene erittik buzulları… Gördüğünüz gibi NFT, bir ihtimaller zincirini tetiklemiş oldu. Sadece dijital alemde bir şeylere sahip olabilme fikri değil onu belki de kıymetli yapan; dijital alemde daha önce var olabileceğini hiç düşünemediğiniz şeylere sahip olma fikri diyebiliriz. Mesela, gerçeğe dönüşmemiş bir prototip ya da yapay zeka tarafından üretilmiş bir klozet… Yarın, öbür gün kim bilir daha neler neler çıkacak karşımıza. “Peki bu dijital yatırımların, gelecek yıllar içinde varlığını koruyabilme potansiyelinden endişelenmeli miyim?” sorusu da pek tabii oluşuyordur zihinlerde. Neticede işin içine büyükçe paralar giriyor ve her şeyin ‘şimdilik’ soyut gözüktüğü dijital alemde satın alınan eserlerin başına türlü şeyler gelebilir. Sonuçta görüntü kaliteleri bozulur, formatlar çalışmaz, şifreler unutulur, web siteleri kapanır ve piyasalar çöker… Ama risk fiziksel dünya için de geçerli. Galiba yatırım yapmak biraz da bu riskleri almak anlamına geliyor. Bu yüzden, cesareti seçen başarısızlığı ve geride kalmayı öğrenir diyorlar. Fakat, söz konusu olan bu durumda geleceği şekillendirme ihtimaliniz de çok yüksek. Ne diyelim, bol şanslar ve zararsız kazançlar. / Nazlı Senem Dalgıç yazdı.

Klasik tablolardan dijital klozetlere, NFT alemlerinde neler gördük?

Nisan 11, 2021

·

Makale

İklim Değişikliği ve Kripto Sanat

Social Alpha Foundation tarafından düzenlenen The Carbon Drop başlıklı açık artırmada sanatçılar Refik Anadol, Fvckrender, Beeple, GMUNK, Reisinger Andrés, Sara Ludy, Kyle Gordon ile Mieke Marple’ın NFT eserleri alıcı buldu. Refik Anadol’un “Makine Halüsinasyonları: Son Hatıra” adlı eseri, Beeple’ın “Ocean Front” adlı işinin ardından en yüksek fiyata alıcı bulan ikinci eser oldu. Bu NFT projesiyle, eserlerden elde edilen tüm gelir, iklim değişikliği çalışmalarına katkıda bulunma amacıyla Open Earth Foundation ’a bağışlandı. Open Earth Foundation, iklim değişikliğinin negatif etkilerini azaltmak ve Paris Anlaşması’nın küresel etkilerini izlemek için fon topluyor ve araştırmalar yürütüyor. Kripto sanatla ilgili eleştirilerden biri, yarattığı karbon ayak izi. Bu proje ile, blok zinciri teknolojisini şeffaf bir şekilde araştırmak, farkındalık sağlamak hedefleniyor. Blok zinciri ağlarındaki her işlem, iklim değişikliğinin nedeni olan sera gazı emisyonları ile bağlantılı önemli miktarda elektrik tüketiyor. Carbon.fyi platformu ile, NFT olarak üretilen her eserin yaklaşık kullandığı enerji miktarını görmek mümkün. Bu projede her eser tek bir edisyon olarak üretildi ve her biri tek ve benzersiz olarak sunuldu. Bu şekilde sanatçılar, iklim için pozitif etki yaratma yönünde NFT ayak izlerini sınırlandırmış oldular.

İklim Değişikliği ve Kripto Sanat

Nisan 14, 2021

·

Makale

Bocci | Candle64

Kanadalı marka Bocci, piyasaya sürmedikleri bir mum projesinin tasarım yöntemini bir NFT olarak satıyor. Bu yenilik sadece son ürünü değil, tasarım sürecini de kullanıcıyla buluşturuyor. Üretim sürecinin bir videosunun yanı sıra 64 mumun nasıl yapılacağına ilişkin talimatları içeren sanal DIY kiti, dijital koleksiyon ürünleri pazarı olan Rarible aracılığıyla 64 adet sınırlı sayıda satılıyor. Her bir kit, blockchain tabanlı bir özgünlük sertifikası görevi gören, değiştirilemez bir token (NFT) ile bağlantılı. Son aylarda popülaritesini artıran teknoloji, Andrés Reisinger ve Alexis Christodoulou gibi 3D render sanatçıları da dahil olmak üzere çalışmaları dijital olarak var olan tasarımcılara ve sanatçılara parçalarını müşterilere doğrudan satma yeteneği kazandırdı. Şimdi, Bocci gibi yerleşik tasarım markaları, daha önce pazarı olmayan videolar, planlar, renderlar ve talimatlar gibi gerçek ürünler etrafında var olan dijital varlıkları metalaştırmak için NFT'leri kullanmaya başlıyor. Bocci'nin 64 Candle isimli mumunun geçmişi 2018 yılına dayanıyor. Buz kırıklarıyla dolu bir santrifüj haznesinde erimiş balmumunun bir fitil etrafında soğumasına izin verilerek oluşturulan kırılgan dallardan oluşuyor. O dönem bu kadar kırılgan bir objenin nakliyesi mümkün olmadığından proje rafa kaldırılmış. Final ürünün kullanıcıya o dönem ulaştırılamaması ve bunun paylaşılması, fakat günümüz teknolojisiyle projenin yeniden hayata geçmesi ise oldukça şeffaf olduklarını gösteriyor. Onlar ürünü size gönderemiyor, fakat siz kendinize yapabilirsiniz! Bocci'nin DIY kitlerinin her biri 0.05 Ether karşılığında satılıyor. Lansman, markanın yalnızca dijital olan tasarımlarını gelecekteki ürün koleksiyonlarına dahil etme yolundaki ilk adımı. Bu sayede tasarımcılar sadece son ürünü değil, süreci ya da fikri de satma imkanı buluyor.

Bocci | Candle64

Nisan 15, 2021

·

Makale

İçerik üreticiliği geleceğin mesleği ve Z jenerasyonu bunun farkında

İçerik oluşturucuların hayranlarıyla doğrudan iletişime geçip satış yapmalarına olanak tanıyan araç ve platformlar çağındayız. Ve bu yeni çağda içerik üreticisi olmak oldukça şanslı bir durum. Detaylıca incelemeden önce neden böyle düşündüğümüzle başlayalım: Hayranı olduğunuz ünlünün size özel kişiselleştirilmiş videoları için ödeme yapabilmenizi sağlayan uygulama Cameo artık bir unicorn . Şirket yakın zamanda yaptığı açıklamada 1 milyar doların üzerindeki değerlemeyle 100 milyon dolarlık yatırım aldığını açıkladı . Kaynak: Cameo Clubhose , içerik üreticileri için ödemeler özelliğini yayına aldı ve hayranlarının içerik üreticisi için ödediği ücretten kendi payını almayacağını duyurdu . Yazarların ücretli e-posta bültenleri yayınlayabildiği ve gelirin çoğunu kendilerine ayırabileceği bir platform sunan Substack popülaritesini hızla artırdı. Şirketin 650 milyon dolarlık değerlemeyle 65 milyon dolarlık yatırım topladığı öğrenildi . Ekosistemdeki uzmanların anlattığı içeriklerden oluşan çevrim içi kurs platformu MasterClass 2,5 milyar dolarlık değerlemeyle yeni yatırım turuna çıktı. Kaynak: MasterClass Süreç her ne kadar şu anda durmuş olsa da Twitter , Clubhouse'u 4 milyar dolara satın almak için görüşmelere başlamıştı . Neler oluyor, dünya nereye doğru gidiyor? Yaratıcı insanlar için dünya değişiyor. Neden mi? Ödeme platformu olan Square , Jay Z'nin müzik stream edilen platformu Tidal'ı satın aldı ve Jay Z, Square'in yönetim kuruluna katıldı . Kaynak: New York Times Twitter, Substack ve Patreon'a rakip olan Super Follows özelliğini yayımladı. Artık takip ettiğimiz hesapların sahiplerini, faturalarını ödeyebilmelerine yardımcı olabilmek için destekleyebiliyoruz. Kaynak: Twitter TikTok , içerik üreticileri için 1 milyar dolarlık fon sağlayacağını duyurdu . 6 ay önce 1,2 milyar dolar değerleme görmüş olan Patreon ise 4 milyar dolarlık yeni değerlemesiyle 155 milyon dolarlık yatırım aldı . Dijital eserlerini NFT sayesinde satarak milyonlar kazanan insanlar var. Grimes bir seri NFT'yi satarak 6 milyon dolar kazandı , Beeple tek bir NFT'den 69 milyon dolar kazandı . Kaynak: Beeple / The First 5000 Days Yeni bir rönesans dönemine mi giriyoruz? Birkaç yıl önce başlamış olan bir döngü var ve bu döngü kendisini yenilemeye devam ediyor. Nasıl mı? Her şey internet denen şeyle başladı. İçerik üreticileri bu ücretsiz ve küresel iletişim ağını kullanarak kendilerini, içeriklerini yayımlamaya başladı. Ancak o zamanlar içerik üreticilerinin internetten para kazanması kolay değildi. Devreye giren Gumroad, Fullscreen, Patreon gibi startup'lar , içerik üreticilerinin günden güne büyümesine katkı sağlamanın yanında para kazanmalarına da yardımcı oldu. İçerik üreticileri internetin uzayına gönderdiği her yeni şey için takipçilerinden para kazanmaya başladı. Günümüzde Patreon'da yılda milyon dolarlar kazanan podcast yayıncıları, ayda 100 bin dolar ve üzerinde kazanan YouTuber'lar var. İçerik üreticileri profesyonel kameramanlar kiralayıp ofisler tutup içeriklerini üretebiliyor çünkü artık her şey çok ulaşılabilir. Ve bugün tam zamanlı bir içerik üreticisi olmak 10 yıl öncesine kıyasla çok daha kolay. Sosyal medya ve platformlar da bu durumun farkında. Facebook, YouTube, Twitter bu fırsatı değerlendirerek içerik üreticilerine para kazandırabilmek istiyor. YouTube bunu abone olunan kanallara "Katıl" özelliğiyle yapıyor, Facebook ise hayran abonelik özelliğiyle YouTube'a rakip olmaya çalışıyor. Twitter " Super Follows" ile durumu görüp artırıyor ve tüm bu platformlar içerik üreticilerine para kazandırabilmek için birbiriyle yarışıyor. Bu yarışı biliyoruz, daha önce de yaşadık: Snapchat hikâyeler özelliğini yayımladı, ardından Instagram ve Facebook aynı özelliği kopyaladı. TikTok kısa formatlı videolarla adından söz ettirir ettirmez Instagram " Reels"ı yayına aldı, YouTube ise "Short" ismini verdiği aynı formatla kullanıcıları çekmeye çalıştı. Tüm bu platformlar birbirini kopyalıyor ve üreticilere para kazandırma yöntemleri de kopyalananlar arasında... Sadece bu platformlar değil yüzlerce küçük startup da içerik üreticilerine destek olabilmek için ürün geliştiriyor. Tarih kendini tekrarlıyor Bundan 20 yıl önce bir startup'ı hayata geçirmek oldukça zordu. Hâlâ zor şüphesiz ancak şu ana kıyasla çok daha zordu. Tüm teknik altyapıyı kurmalı, veri tabanlarını ayağa kaldırmalı, kendi teknolojinizi kullanmalı ve pazarlama stratejilerini kendiniz hayata geçirmeliydiniz. Ancak son 20 yıl içinde tüm bu bahsettiğimiz katmanların hizmetini veren şirketler ortaya çıktı. Tüm bu katmanları birer lego hâlinde kullanıcısına sunan şirketler sayesinde, kurduğunuz iş ağı içinde beğenmediğiniz lego parçasını çıkartıp yerine başka ama aynı işi yapan bir lego parçası ekleyebiliyorsunuz. Tüm veri tabanı sistemleriniz ve makine ihtiyacınızı bugün Amazon'un AWS platformu karşılayabiliyor, Salesforce ile müşteri bilgilerini yönetebiliyor, Zendesk ile müşteri hizmetlerini karşılayabiliyorsunuz. Bir fikri hayata geçirmek zor olsa da 20 yıl öncesine kıyasla oldukça kolay çünkü bir legoyu diğerinin üzerine koyarak hayallerinizi gerçekleştirebiliyorsunuz. Öldükten sonra kıymeti bilinen sanatçıların devri bitti gibi görünüyor Tüm bu süreç öylesine birbirini etkileyerek ilerliyor ki, bundan beş yıl sonra tam zamanlı içerik üreticisi olmak bir mühendis, avukat ya da doktor olabilmek gibi istenen bir meslek hâline gelebilir. Çünkü günümüzün içerik üreticiliği kültürü de değiştiriyor... Yeni jenerasyon içerik üreticisi olabilme hayalleri kurmuyor artık, nasıl olabileceğini planlayıp hayata geçirebiliyor. Birkaç yıl önce yayımlanan bir araştırmaya göre 6 ila 17 yaş arası çocukların %75'i çevrim içi video üreticisi olmak istediğini söylüyor. Neredeyse bir jenerasyon günümüzün içerik üreticilerini izleyip onlardan biri olmak istiyor. Ve bu durum gelecek yıllardaki içerik üreticiliği sektörünü oldukça büyütecek etkenlerden bir diğeri... İçerik üreticileri içerik üretiyor, büyük teknoloji firmaları ve diğer ekosistem oyuncuları içerik üreticilerine para kazandırabilecek hizmetler geliştirmek için birbiriyle yarışıyor, içerik üreticileri para kazanıyor, tüm bunları izleyen yeni jenerasyon da hayallerini gerçekleştirebilmek istiyor ve içerik üreticilerinin arasına dahil oluyor. Bu döngü kendini besleyerek büyümeye devam ediyor. Küresel çapta içerik üreticisi olabilmek yeni rönasans çağının hayali oldu bile. Evet pandemi var, evet ekonomi zorda, evet hayat oldukça zor ama eğer yaratıcı bir insansanız bu devir yaşanabilecek en iyi devirlerden biri gibi duruyor. İlham perileri yanınızda olsun. Yazın bize!

İçerik üreticiliği geleceğin mesleği ve Z jenerasyonu bunun farkında

Nisan 15, 2021

·

Makale

Kanvasın dışında: Kripto sanat ve NFT

NFT ( non-fungible/ değiştirilemez token) furyası son birkaç aydır sanatla ilgili olan ya da olmayan birçok insanın gündem konusuna dönüştü. Kripto sanat , astronomik satış rakamları derken bir şeyi NFT ’ye dönüştürmenin kolaylığı, her NFT ’nin sanat sanılması gibi yanılgılarla doğan birçok yanlış anlaşılma söz konusu. Önümüzdeki birkaç yazıda NFT hakkında yanlış bilinenler üzerinden kripto sanat ın detaylarına ineceğiz. Kripto sanatın tanımı ve NFT ’lerin ne zamandır hayatımızda olduğu, günümüzdeki popülerliğinin sebebi ve ilk örnekleri, geleneksel sanat piyasalarıyla kurduğu ilişki, sürdürülebilirlik tarafı, kripto sanatın çevreye verdiği zararlar, estetik değeri, bağışlar ve sektörün geleceği hakkındaki öngörüler, sistemin oturması için duyduğu ihtiyaçlar bu yazı serisinde konuşacağımız konular arasında yer alıyor. NFT ’nin ortaya çıktışı, asıl işlevleri ve kullanım alanları ise okuduğunuz yazının konusunu oluşturuyor. Banksy, Morons (White), 2006 2020’den beri pandeminin de etkisiyle sanat dünyasında yaşadığımız ve eser satışından üretimine her alanı etkileyen dijitalleşme, aslında pek de yeni olmayan ve birkaç yıldır varlığını sürdüren kripto sanatın da konumunu güçlendirdi. Dijitale çok da aşina olmayan sanat dünyası bir yıldır çevrim içi sergiler, dijital eserler, çevrim içi satışlar, OVR ve VR kavramlarıyla boğuşuyor. Yaşadığımız kabuk değiştirme döneminde kripto sanat ve NFT ’lerin bu denli konuşulmasının en büyük sebebiyse işin ekonomik boyutu elbette. Her gün rekor fiyata satılan, milyon dolarlara alıcı bulan NFT ’lerle karşılaşıyoruz. Tüm bu bilgi kirliliğini bir kenara bırakacak olursak gerçekten NFT nedir? NFT dijital (veya fiziksel) bir nesneyle ilişkili bir dijital sertifikayı temsil ediyor. Son zamanlarda ağırlıklı olarak sanat alanında karşımıza çıksa ve sadece bu alanla ilgili olduğu zannedilse de birçok sektörde kullanılabiliyor. Oyun, sanat, sosyal para uygulamaları, akıllı sözleşme platformları gibi pek çok alan NFT’nin majör kullanım alanlarını oluşturuyor. Önümüzdeki yıllarda NFT kavramının hayatımızın çok daha büyük bir bölümünü oluşturacağı kuşkusuz. Fizikselin kullanım alanının azalmasıyla çoğu resmî ve önemli belgenin NFT üzerinden oluşturulacağı tahmin ediliyor. Ev tapularından uçak biletlerine, ehliyetlerden kimliklere günümüzde fiziksel olarak kullandığımız pek çok belge muhtemelen ileride NFT formatında dijital olarak hayatımızda olacak. John Gerrard, Western Flag NFT Asıl gündem konusu olan ve bir şehir efsanesi gibi kulaktan kulağa yayılan kripto sanat ise blockchain teknolojisi üzerine temellenen dijital sanat eserlerinden oluşuyor. Bu sanatın günümüzde en bilinen ve konuşulan örnekleri de NFT’ler. Kripto para birimi olan Ethereum tabanlı bir sisteme sahip olan NFT’ler eşsiz ve kopyalanamaz özellikler taşıyor. Neden fiziksel ya da dijital bir eser yerine NFT? Farkı ne? Günümüzde yaşanan popülasyonu bir kenara bırakacak olursak sistemin altyapısı gerek sanatçı gerek koleksiyoner için oldukça koruyucu ve pozitif özelliklere sahip. Yaklaşık 10 yıl önce Bitcoin ve Ethereum gibi blockchain ağlarının gelişimini takiben ortaya çıkan kripto sanat , merkeziyetsizleştirilmiş bir anlayışla herkesin işlem yapabildiği, eser üzerindeki teklifler de dâhil olmak üzere tüm alım satım işlemlerinin şeffaf bir şekilde kayıt altına alınabildiği ve değiştirilemediği bir yapı. Dolayısıyla kandırma ve sahtecilikten de bir o kadar uzak. Koleksiyonerler için güvenli bölge , bir eserin orijinalliği konusunda şüpheye düşmek gibi kaygılara bu dünyada yer yok. İkinci el satışlarda da telif hakkı alabilen (eserin her yeniden satışında telif alabilen) sanatçılar için de haklarının korunduğu ve bunun peşinden koşmak zorunda kalmayacakları neredeyse ütopik bir dünya. Ancak NFT’lerin bu denli popüler olmasının, neredeyse magazine bile taşmasının asıl sebebi bunlar değil. Sanat dünyasında bir devrim niteliği taşıyacak bu yapının konuşulmasındaki en büyük sebep rekor kıran satış rakamları. 2021’in Mart ayında MakersPlace iş birliğiyle Christie’s’te açık artırmaya sunulan Beeple’ın Everydays: The First 5000 Days isimli eserinin 69,346,250 dolar’a satılmasının bunda büyük payı olduğu kuşkusuz. Bu çılgın popülerlik ve sektörden örnekleri önümüzdeki hafta konuşmaya devam edeceğiz.

Kanvasın dışında: Kripto sanat ve NFT

Nisan 16, 2021

·

Makale

NFT neden bu kadar popüler oldu?

Kripto sanat ve NFT yazı dizimiz tüm çılgınlığıyla devam ediyor. Neden “çılgınlık” kelimesini kullandığımı yazının ilerleyen bölümlerinde verdiğim örnekler ve rakamları gördükçe anlayacağınızı tahmin ediyorum. Kripto sanat serisinin ikinci yazısında bu hafta, kripto sanatın günümüzde neden bu denli popüler hâle geldiği ve çok konuşulan örnekleri üzerinde duracağız. Şu anda gerek finans tarafından kripto dünyasından gerek sanat sektöründen herkesin gündeminde olan kripto sanat aslında sanıldığı gibi yeni bir teknoloji değil. Peki, ilk örnekleri 2010'ların ortalarında Bitcoin ve Ethereum gibi blokzincir ağlarının gelişimini takiben çıkan kripto sanat neden şu anda herkesin dilinde? Kripto sanatın bu denli konuşulmasının başlıca sebepleri; rekor kıran satış rakamları , insanların NFT üretmenin çok kolay olduğunu fark etmesi ve “ya rekor bir fiyata satılırsa” diye sektöre akın etmesi, iddialı rakamlar sebebiyle kripto sanatın magazinde bile yer bulması. Tüm bunlar ne yazık ki asıl konuşmamız gereken konu olan kripto sanatın sanatçı telif haklarına getirdiği devrim niteliğindeki yeniliklerin önüne geçiyor. Beeple, Alive 2021’in Mart ayında MakersPlace iş birliğiyle Christie’s’te açık artırmaya sunulan Beeple’ın Everydays: The First 5000 Days isimli eserinin 69,346,250 dolara satılması, çoğunluğun kripto sanatla tanışmasını sağlarken bu dünyadan zaten haberi olan kesime de olayın boyutunun yavaş yavaş değiştiğinin sinyallerini verdi. SuperRare, Foundation, Opensea, Nifty Gateway, Tryshowtime gibi öncü satış platformlarına her gün bir yenisi ekleniyor, yakında NFT üretmeyi denemeyen sanatçı kalmayacak neredeyse. Bir de bir NFT üretmek için sanatçı olmaya gerek olmaması gibi bir konu var ki bu kripto sanat ifadesindeki “sanat” kelimesini sorgulatan büyük bir açmaz. Twitter CEO’su Jack Dorsey’in geçtiğimiz aylarda atmış olduğu ilk tweet ’ini NFT olarak satışa çıkarıp 2,9 milyon dolara satması, Cüneyt Özdemir’in bir tweet ’ini NFT formatına dönüştürerek 10 bin dolara satması, Gülben Ergen’in ikonik “Bana unutmayın ki hiçbir şey olmaz” sözünü ya da Saba Tümer’in kahkahasını NFT formatında satışa çıkarması gibi magazinsel onlarca örnek var. Merak etmeyin bu dipsiz kuyuda daha fazla ilerlemeyeceğiz. Sektörü tam bir kaos ortamına dönüştüren ve sanatsal değeri olmayan bu örnekleri bir kenara bırakarak bu alandaki öncü sanatsal NFT'lere geçiyoruz. Ben Lewis, Salvator Metaversi Beeple ile birlikte kripto sanat dünyasında en konuşulan isimlerden biri olan Pak'ın Sotheby’s iş birliğiyle Nifty Gateway ortaklığında, 12-14 Nisan tarihleri arasında gerçekleşen The Fungible Collection satışı, NFT dünyasının geleneksel sanat sektörüyle kurduğu diyaloğun önemli bir diğer örneği oldu. Satış kapsamında toplamda 16,8 milyon dolar elde edildi. Refik Anadol’un Machine Hallucinations: Nature Dreams - Last Memory adlı eseri Nifty Gateway’de 327 bin dolara alıcı buldu. Eserin gelirinin iklim değişikliğiyle ilgili çalışmalara katkıda bulunmak için kullanılacağı açıklandı. ha:ar’ın (Hande Şekerciler & Arda Yalkın) 26 Mart’ta Cermodern’de açılan sergisinde yer alan eserlerinin aynı zamanda birer NFT versiyonu ise SuperRare’de satışa çıktı ve iddialı rakamlara alıcı buldu. Shepard Fairey ve Damien Hirst gibi tanınmış sanatçılar da NFT dünyasına ilk adımlarını attılar. Pace Gallery, John Gerrard’ın Western Flag adlı eserini NFT formatında satışa sundu. König Galerie, blokzincir dünyası Decentraland'da bir sergiye ev sahipliği yaparak bir ilke imza attı. 21 Mart’ta başlayan Artist Is Online adlı sergi, geleneksel sanat formlarını yeniden yapılandıran 50 sanatçıyı bir araya getirdi ve sergide yer alan NFT eserler, Anika Meier ve Johann König küratörlüğünde karşımıza çıktı. Yazar ve sanat tarihçisi Ben Lewis, 450 milyon dolar’a satılarak “dünyanın en pahalı tablosu” unvanını alan Leonardo da Vinci’nin Salvator Mundi adlı eserinden ilhamla bir NFT yarattı. Sistemin adaletsizliğine ve sömürücülüğe dikkat çekmek isteyen Lewis'in amacı satıştan elde edilecek geliri, eseri 2005 yılında 1,175 dolara satan ilk sahipleriyle paylaşmak. Tanınmış kripto sanatçısı Beeple’ın Spring/Summer Collection adlı yeni NFT serisi 30 Nisan-2 Mayıs tarihleri arasında Nifty Gateway’de satışa sunulacak. Bu satıştan da dudak uçuklatan rakamlar duyma ihtimalimiz oldukça yüksek. Henüz hepimiz için yeni olan kripto sanat dünyası raydan çıkmış bir şekilde ilerlemeye devam ederken bir yandan da kendi yolunu bulmaya çalışıyor. Önümüzdeki yıllarda sektörde ağırlıklı olarak nitelikli sanatçıların varlığını görmek dileğiyle.

NFT neden bu kadar popüler oldu?

Nisan 30, 2021

·

Makale

Yeni kalan şirket

Apéro geçtiğimiz nisan ayında dünyanın ilk rakı NFT’sini ortaya çıkardı. Dijital imzalı sanat eseri, açık artırma usulüyle 0,54 ETH (11,937 lira) olan son teklifle satın alınmıştı. NFT’mizin anonim alıcısının sektörden önemli bir kurum olduğunu öğrenince, Mey Diageo ekibiyle dijital sanat dünyasına ilgilerini konuşmak istedik. Bir NFT neden alınır? Tanıyalım: Yeme-içme sektöründe olmayanlar Mey | Diageo ismine pek aşina olmayabilir. Fakat Türkiye’de değil yaşamak, bir hafta sonu geçirmiş bir kişinin dahi gözü Mey | Diageo’nun soframıza kattıklarına denk gelmiştir. Portfolyosunda Yeni Rakı, Tekirdağ, Kulüp Rakı gibi markaları barındıran şirket, hâlâ kadeh tokuşturma imkânımız olan tüm kuşakların masasında yerini almış, geçmişi olan bir kurum. Rakı denince akla o gelir: Şirketin temelleri 1862’de İnhisarlar İdaresi'nin kurulmasına dayanıyor. 1937’de ana markaları piyasaya yeni bir rakı olarak girmiş (NFT açık artırma tekliflerinde bu yıla göz kırpmışlar). 2004 yılında Tekel’in alkol kanadı özelleştirilince Mey ismini alıyor. 2011’de küresel alkol pazarının en büyük oyuncularından Diageo’nun bünyesine katılmasıyla günümüzdeki hâline bürünüyor. Fakat küreselliği benimsemiş olsa da Mey | Diageo, Türkiye’nin 500 yıllık meyhane kültürünün bayrağını geçmişten geleceğe taşıyan en okkalı kurum. İkonik şişesinin şeklinden, akılda kalan reklam kampanyalarına bir ehlikeyif gibi rakı kültürünü sulandırmadan ideal hâlinde tutuyor. Bu kültür sahiplenmesini de tutucu bir tavırla değil, geleneksel değerler ve yeniliği harmanlayarak yaptığını düşünüyorum. Köklü şirket olmak: Türkiye’de birçok köklü kuruluş, özellikle yeme-içme sektöründekiler, ürün yelpazelerinden görsel kimliklerine kadar her alanda sabit olma formülünü benimsiyor. Kurumsallaşmanın getirdiğini varsaydığım, geçmiş başarılar ve rakip azlığıyla desteklenen bir hantallık, kâr amacı güden kurumlarda âdet olmuş durumda. Fakat Mey | Diageo, hukuk ve kurumsal iletişim direktörü Meltem Azbazdar’a NFT alımı gibi tüm dünyada yepyeni bir kavrama büyük bir şirket olarak nasıl yaklaştıklarını sorduğumda cevabı net oluyor: “Köklü bir şirket olmak zamanın ruhuna ayak uydurmanın ve hep yeni kalmamızın önünde engel değil.” Yeni kalmak: Artık hepimizin aşina olduğu sloganlarından “hep yeni kalmak”, kendi içinde bu anlayışın en iyi göstergesi ve kanımca harika bir metin yazarlığı örneği. Her zaman yeni, geleceğe dönük, değişime açık olmak fakat aynı zamanda “kalmak"; yani geçmişten beslenmek, köklerden kopmamak, yeniliği gelenek edinmek. Markanın her alanında ve içinde yer aldığı iletişimlerde kadınların aktif rolleri, rakı masasında efkâra da neşeye de yer veren hikâyecilik, ürünlerde döneme uygun ve değer katan inovasyon çabası bunun göstergesi. Peki bir .gif dosyasında ne keramet var? Azbazdar’a göre tarım ve gastronomi alanları gibi “kültür-sanat da doğal olarak Mey | Diageo’nun işinin ve ekosisteminin önemli bir parçası (...) Eğlenilen, paylaşılan, hatırlanan, hayatı kutlayan masalardan ilham çıkıyor ve bu masalar bizim işimizin merkezinde.” Meğer şirketin kendisi zaten koleksiyonermiş. Arşivlerinde orijinal reçeteler, menüler, ilk rakı reklamları, Tekel’in üretimde kullandığı fudurlar, eski kadehler gibi birçok obje bulunuyor. “NFT’yi de ilk gördüğümüzde rakıya dair dijital bir eserin bu arşive yakışacağını düşündük,” diyerek türünün ilk örneği NFT’mizi arşivin daha inovatif raflarından birine eklemişler. İlk rakı NFT'si Eser: Cenk Güngör Bu merakın özü nerede diye sorduğumda Azbazdar “kültür-sanat alanlarındaki desteklerin bütün topluma faydası oluyor. Neşeyi, toplumsal resme çekebilmek için en önemli alanlardan birisi sanat.” diye yanıtlıyor. Mutfakta mı tutmalı başucunda mı tutmalı bilemediğim kitaplar Rakı Ansiklopedisi ve Rakı Gastronomisi yayınlarına destek olduklarının, boş şişeyi bile rafta tutacak tasarımlar için sanatçılarla iş birliklerinin farkındaydım. Tiyatro ve sanat meraklarından da Küçükçiftlik Park Bahçe Tiyatrosu’na kurumsal sponsor, Arter’de ilk kurumsal üye olduklarını öğrenince haberdar oldum. Kurumsal sponsorluklara ve desteklere genelde şüpheyle yaklaşan biri olmuşumdur. Mey | Diageo hakkında bu yazıyı yazmaya beni iten de henüz kripto dünyasından insanların dahi tam kavrayamadığı yenilikte bir kavrama kıvraklık ve cesaretle yaklaşmaları oldu. Umarım, kültür sanata desteği bir değer olarak benimsediğini konuşmalarımızda apaçık gösteren Mey Diageo’ya, hep yeni kalan bir şirket olmanın yolunda gelecekte daha da çok sektör paydaşı katılır. Azbazdar ile sohbetimiz yine bir sofra temennisiyle bitti: “Bir gün Mars'a çıkarsak dünyayı izleyip rakı içebiliriz gerçekten.” Benim temennim de Mars’ın en manzaralı yerine soframızı kurduğumuzda daha çok kurumun sanata destek verdiği, kültürel sahiplenmeyi ve yenilikçiliği âdet edindiği bir dünyaya kadeh kaldırabilmek.

Yeni kalan şirket

Mayıs 26, 2021

·

Makale

Kripto sanatın görünmeyen yüzü

Kripto sanatın tıpkı bir buzdağı gibi bir o kadar da görmediğimiz ve konuşmadığımız kısmı var. O da kimi sanatçıların ve belki de geleneksel sanat dünyasının sistemi eleştirmesinde etkili olan; sektörün çevreye verdiği zarar ve bu zararın çözümüne yönelik bir geliştirmenin şimdilik sunulamaması. Karbon ayak izi: Kripto ile sanat dünyasını birleştiren, devrim gözüyle bakılan kripto sanatın bir de hiç bilmediğimiz, masaya yatırmadığımız bir yüzü var. Yaygın ve popüler olarak kullanılan birçok NFT ve kripto sanat sitesi, ethereum blockchain'i üzerinde çalışıyor ve bu sistem ne yazık ki çevre için oldukça zararlı. Bu konu üzerine derin araştırmalar yapan sanatçı Memo Akten’in NFT’lerin ekolojik etkilerini inceleyen raporu konuya büyük bir açıklık getirirken, farklı tartışmalara da önayak oluyor. Kapsamlı rapordaki verilere göre blockchain üzerine konulan her çalışmanın karbon ayak izi, yaklaşık olarak birkaç saatlik uçuşa eşit. Bu, yüksek baskı sayılarında onlarca transatlantik uçuşa tekabül edebiliyor. Bu durum diğer faaliyetlerle kıyaslandığında oldukça vahim bir oran ortaya çıkıyor. Sorunu "Ethereum 2" güncellemesinin çözmesi beklenirken güncellemenin gelmesine de daha birkaç yıl olduğu tahmin ediliyor. Sistemdeki çevre dostu güncellemelerin hem sürdürülebilirlik hem de daha çok sanatçının entegre olması konusunda fark yaratacağı düşünülüyor. Pak, “The Title" Nasıl oluyor? Bir NFT’nin üretim aşamasıyla ilgili biraz daha detaya inmek gerekirse, her işlem esnasında yeni bir data bloğunun doğrulanması ve blok zinciriyle defter sistemine kaydedilmesi yalnızca işlem gücü çok yüksek bilgisayarlar tarafından gerçekleştirilebilen kriptografik algoritmaların çözümüyle mümkün hâle geliyor. Bu işlem, madenci (miner) ismi verilen operatörle gerçekleştiriliyor. Problemi ilk çözen operatör, blockchain ağında yer alan kripto para ödülünü kazanırken en yüksek işlem gücüne sahip olan kişinin şansı da yüksek oluyor. Tüm bu komplike doğrulama işlemi yüksek enerji tüketimine ihtiyaç duyuyor. Alternatifler: Ethereum dışında daha çevre dostu olan başka blockchain'ler de söz konusu tabii. Ancak birçok koleksiyonerler için NFT’lerin ethereum blockchain'i üzerinde olması, kalıcılık açısından önemli. Şu an ethereum dışındaki daha küçük, alternatif blockchain’lerin yıllar sonra varlığını sürdürüp sürdürmeyeceği belli değil. Dolayısıyla çevre dostu olan daha küçük blockchain'lerde şu an için satışlar oldukça az. Beeple, "Illestrater", 2020 Ethereum tabanlı NFT pazarına ideolojik anlamda itirazı olan sanatçılar, sistemde kullanılan teknolojiler daha sürdürülebilir hâle gelmeden entegre olmayı düşünmüyor. Bu da kripto sanat dünyasındaki sanatçıların üretim temalarındaki çeşitliliği engelliyor. Zira ekolojik problemlerle uğraşan ya da bu soruna yönelik hassasiyet gösteren sanatçıların sistemde varlık göstermesi şu an için pek olası değil. Sistemin uzun vadede kalıcılığı, sürdürülebilirliği, bütüncül bir sanat bakış açısını sağlaması ve pek tabii çevreye verdiği zararın ortadan kalkması için ciddi bir güncellemeye ihtiyacı var. Yoksa "devrim" olarak algılanan bu dünya yıllar sonra pek de adından bahsedilmeyen bir çılgınlık olarak hatırlanabilir.

Kripto sanatın görünmeyen yüzü

Mayıs 28, 2021

·

Makale

Oyunların Geleceği: VR + Blockchain + Kripto Paralar

“Ben bu evi inşa edebilmek için 17 gün boyunca gece gündüz çalıştım, sonrasında her bir detayını üst seviyelere çıkarabilmek için haftalarımı harcadım. Sırf bu yüzden defalarca sevgilimle kavga ettim, bankaya borçlandım ve aile büyüklerimin ağıtlarını dinledim. Ne demek bilmiyorsunuz yahu? Ne demek yaşanan teknik bir sorundan dolayı verilerimi kaybettiniz? Daha Elon Musk’ın hediye ettiği o özel heykelciği saymıyorum bile. En azından 750 dolarlık değeri vardı. Nasıl kaybedersiniz? Yaptığım tüm ödemeleri geri istiyorum. Hepsini hesabıma geri yollayın yoksa sizinle mahkeme mahkeme gezeriz” Bugün hâlâ tam olarak değerini kanıtlayamamış ve yaygın hâle gelememiş bir teknoloji olan sanal gerçeklik teknolojisi sayesinde birkaç sene sonra müşteri hizmetleri yetkilisi ile yapacağımız bir konuşmaya tanıklık ettiniz. Dünyamız hâlihazırda dijital dönüşüm sürecine girmişken beklenmedik bir pandemi ile karşılaştı ve bu süreç hızlandı. Ancak bir yandan fiziksel sosyalliğin yaşantımızda ne kadar önemli olduğunu ve sanal dünya için bir kültür yaratmamız gerektiğini de görmüş olduk. VR teknolojisinin geleceğini hep "gözlük, eldiven ve özel bir kıyafet giydikten sonra oturduğumuz yerden diyar diyar gezmek, farklı gerçeklikleri ziyaret etmek" olarak tasvir ediyoruz. Ancak ziyaret ettiğimiz bu gerçekliklerin, sıradan bir ziyaretten daha fazlası olması ve "yeni normal"e dönüşmesi hayli olası. Zira, bugün birçok insan için Twitter ve Instagram gibi sosyal ağlar veya League of Legends gibi oyunlar bir hobiden ziyade, hayat tarzı hâline gelmiş durumda. VR teknolojisi, sunduğu deneyim ile çok büyük kitleleri kendisine ‘bağımlı’ hâle getirebilir. The Ready Player One filminden bir sahne Sahip olduğumuz mevcut dijital kültüre VR teknolojisinin sunduğu ultra gerçeklik hissini de eklediğimizde -özellikle fiziksel emek harcamamız gerekeceği için- bu sanal dünyalar gerçek hayatımız hâline gelebilir. The Sims benzeri bir hayat simülasyonu oyununu VR dünyasında oynadığımızda; yaşadığımız sanal mahallede arkadaşlar edinip yeni bir hayat kurmamız gerekecek. Evimizi inşa etmemiz haftalar sürerken mahalleyi geliştirmek, karnımızı doyurmak, daha iyi kıyafetler alabilmek ve en önemlisi ‘düşmanlara’ karşı hayatta kalabilmek için büyük bir zaman ve enerji harcamamız gerekebilir. Bu çaba, bugün sadece fare ve klavye ile harcanırken, önümüzdeki yıllarda tüm bedenimizi ve duyularımızın hepsini kullandığımız bir süreç gerektirecek. Yukarıda anlattığım tüm bu çaba büyük bir heyecan ve haz duygusu yaratırken ciddi bir siber tehlikeyi de beraberinde getirecek. Onlarca hafta uğraştığımız verilerin bir gün aniden ortadan kaybolması ihtimaliyle karşı karşıya kalacağız. Bir oyunda veriler neden önemli? Çevrim içi çoklu oyunlarda yapılan ilerlemeler, sonrasında maddi değere dönüşme ihtimaline sahip. (Oyunda elde edilen nesneler (itemler) veya direkt olarak karakterin, yani hesabın kendisi, hem oyun içi markette hem de kayıt dışı şekilde direkt kişiye satılabiliyor.) Bu yüzden sadece yeni bir karakter açıp birkaç günde iyi bir seviyeye getirip satma üzerine gelir model oluşturan birçok insan bulunuyor. Yani, her oyun kendine özgü yeni bir pazar oluşturma potansiyeline sahip. Oyunlardaki sanal paralar, gerçek paralar ile satın alınabiliyor. Bu da hem verilerimizin yok olması durumunda para kaybı yaşayabileceğimiz hem de güvenlik açığı durumunda kişisel bilgilerimizle birlikte banka bilgilerimizin çalınabileceği anlamına geliyor. FIFA ve benzeri oyunlarda, oyun içi geliştirmeler yapmak için oyuna ait coinleri satın alabiliyoruz. Bugünün sadece fare-klavye ile oynanan ve artık e-spor diye de isimlendirilen oyunlarında böylesi bir tehlike mevcutken, aylarca fiziksel emek harcayacağımız VR dünyalarda verilerimiz-ilerlememiz birden kaybolursa ne yapacağız? Çare nedir? Verilerin tek bir sunucuda (server) toplanmak yerine ağda bulunan her bir kullanıcının bilgisayarında kriptolanmış şekilde saklandığı ve yapılan her değişiklikte tüm kullanıcıların onay sürecinden geçtiği, geriye dönük değişiklik yapılamayan, ağdaki tüm kullanıcıların onayından geçmeden silinemeyen dağıtık bir yapı tercih etmek çare olabilir. Yani blockchain. Kısaca blockchain, yani blok zinciri: Verilerin bloklara eklendiği ve her bir bloğun belirli bir veri boyutuna ulaştıktan sonra o ağda bulunan tüm eşler tarafından onaylanmasıyla kapatıldığı bir sistem. Merkeziyetsiz, dağıtık ve peer-to-peer (eşten eşe) isimleriyle de bilinen bu prensip sayesinde merkezi sunucular ortadan kalkıyor, veriler üzerindeki hâkimiyet tek bir kişi/kurumda olmuyor. Decentraland, Ethereum blockchain ağında yer alan bir sanal dünya oyunu. Şu an için VR versiyonu olup olmadığını tespit edemediğim oyun tarayıcı üzerinden oynanabiliyor ve an itibariyle 1 milyar dolardan daha fazla bir market hacmine sahip. Arsa, bina ve başka nesnelerin satın alınabildiği ve geliştirilebildiği oyunda $MANA isimli kripto para kullanılıyor. Bu sayede, insanlar oyunda kazandıkları parayı kolayca başka ortamlara transfer edebiliyor veya istedikleri geleneksel para birimine (TL, dolar) çevirebiliyor. Decentraland oyunundan bir kare Bu oyunun blockchain üzerine kurulu olmasının getirdiği birkaç avantaj var. Bunları genel olarak “veri demokrasisi” ve “kripto para” diye iki başlığa ayırabiliriz. Kripto Para Oyun, kripto paralarla ilerlemesinden dolayı oyun içinde üretilen değerlerin hepsi ‘gerçek’ hissi yaratıyor. Geleneksel oyunlarda (FIFA, LOL vs.) oyun içi alım-satım yaptığımızda elimize sadece dijital jetonlar geçiyor ve sonrasında paraya dönüştürmek istersek oyun içindeki sanal jetonların dolara karşı değerini koruduğundan emin olmamız gerekiyor. Ancak oyunun yapımcı şirketi dijital jetonun veya bu dijital jeton ile satın alınacak nesnelerin değerini istediği zaman değiştirebilir. Aynı şekilde şirket oyunu güncellememeye veya tamamen durdurmaya karar verdiğinde de oradaki dijital jetonumuzun o oyun dışındaki dünyada herhangi bir değeri kalmaz. Yani aslında, FIFA’daki jetonların FIFA dışında bir pazarda herhangi bir değeri bulunmuyor. Ancak Decentraland gibi blockchain temelli oyunlardaki coinler, oyun dışında da bir pazara sahip oluyor ve kripto para borsalarında işlem görüyor. Bu yüzden, bir anlamda oyunda bir ürün sattığımızda direkt para kazanmış oluyoruz, jeton değil. Decentraland’da mahalle sakinleri Casino’ya giderek, $MANA kullanarak rulet oynayabiliyor. Decentraland, Ethereum ağında bulunuyor ve her bir nesne NFT olarak saklanıyor. Yani her bir toprak parçası kendi özel kimliğine sahip ve bölünemiyor veya değiştirilemiyor. (Not: Blockchain sayesinde merkeziyetsiz bir yapı oluşsa da hâlâ projenin geliştirilme süreci oldukça merkezi. Bu yüzden, geliştiriciler projeyi durdurma kararı alırsa kripto paranın da değer kaybetmesi veya tamamen kapanması ihtimaller dahilinde. Ancak proje varlığını sürdürdüğü süreçteki pratikler, geleneksel oyunlardaki jetonlar ile farklılık gösteriyor.) Veri Demokrasisi: Oyun blockchain ağında olduğu için tüm veriler dağıtık bir şekilde saklanıyor, böylece hem veri güvenliği hem de uzun vadeli devamlılık sağlanabiliyor. Merkeziyetsizlik sayesinde sorumsuz oyun yapımcıları yüzünden hesabın çalınması, oyun içindeki paranın çalınması, veya kişisel verilerin çalınması riski ortadan kalkıyor. Bu da, uzun süre verdiğin emeğin ansızın boşa gidebileceği korkusunu ortadan kaldırıyor. Herhangi bir EA Sports çalışanı kişisel husumeti yüzünden FIFA’daki tüm kazanımlarımı, yıllarca süren kariyerimi silebilir veya başkasına aktarabilir. “Merkezi yapı” tam da bu anlama geliyor. Blockchainde öyle bir şey olması söz konusu değil. Özet olarak; gün geçtikçe dijital merkezli olan hayatımız yavaş yavaş VR ile birlikte 3D sanal yaşama dönüşürken, blockchain veya daha gelişmiş teknolojiler sayesinde bu yaşamlarımızdaki kazanımlarımızı koruma, kripto paralar sayesinde de kolayca sanal-fiziksel dünya arasında alışveriş yapma şansımız olacak. Kripto paraların borsalarda bir günde %100 değer kaybeden veya %200 değer kazanan spekülatif ‘yatırım’ araçları olması dışında oldukça parlak bir geleceği var. Decentraland ve NFT konusunda biraz daha içerikle beslenmek istiyorsanız bunları tavsiye edebilirim: - Decentraland: The virtual land selling for millions - BBC Stories - Decentraland (MANA): One CRAZY NFT Project!! 🤯

Oyunların Geleceği: VR + Blockchain + Kripto Paralar

Mayıs 30, 2021

·

Makale

İnternet Çağında Beyin Göçü: Dijital Kaçış

Mesleki açıdan iyi eğitim almış ve yetişmiş kişilerin, olanaksızlık ve işsizlik gibi nedenlerden dolayı başka ülkelerde okumayı veya çalışmayı tercih etmesi olarak tanımlanan beyin göçü gece rüyalarımızın, sabah düşlerimizin başrolü olmuş durumda. Gençlerin Türkiye özelinde motivasyonu kalmadığı herkesçe bilinen bir gerçek. Günlük yaşantımda konuştuğum her 10 gençten 9’unun yurt dışına gitmek için bir yol aradığını da tecrübe ediyorum. Fakat, 21. yüzyılda fiziksel olarak yaşadığımız ülkenin şartlarına boyun eğmemiz gerekmediğini de hatırlamak gerekiyor. "Bu gençler nereye gidiyor?" diye kendimize sorduğumuzda; ülkeden fiziksel olarak ayrılmayan gençlerin bile artık yurt dışı kaynaklı dijital işler peşinde koştuğunu görebiliyoruz. İnternet çağında, beyin göçü sadece fiziksel olarak gerçekleşmiyor. 21.yüzyıl; internet ve daha birçok teknoloji ile konum bağımsız bir ‘iş hayatı’ sürebilmemizi sağlıyor. Ancak bu sanal göçü engelleyen bir çok etmen de bulunuyor. Görsel: Gelecek Burada - Nuh Enes Sakallı Bugün sanal göçe dair fırsatlar ve bu fırsatları engelleyen bazı sorunlara şöyle bir bakacağız. İçerik Ekonomisi Bugün; belirli konuları doğru şekilde araştırma, derleme, çevirme ve yorumlama becerisine sahip insanlar blog yazarak, video çekerek veya farklı şekillerde içerik üreterek para kazanma şansına sahip. Tabii pazar analizi, pazarlama ve farklı süreçlerin de dikkatli şekilde yürütülmesini gerektiren ve rekabetin çok yüksek bir alan olmasından dolayı birçok insan bu konuda hayal ettiği noktalara ulaşamıyor. Amerika’da YouTuberların %97.5’i ülkenin yoksulluk sınırına ulaşabilecek kadar para kazanamıyor . Yine de henüz iş bulma konusunda çok aceleci olmayan ve bu alanlarda şansını denemek için fırsatı bulunan herkesin değerlendirmesi gereken bir alan olduğunu söylemek mümkün. Çünkü içerik üretmek; içerisinde bulunan doğal süreçlerden dolayı insanın kendisini birçok konuda geliştirmesi ve farklı iş fırsatlarına açık hâle gelmesini sağlıyor. İçerik üreterek bu ekonomiye dahil olmak isteyenler, en kötü senaryoda: işletme, pazarlama gibi konularda kişisel tecrübe kazanmış ve içerik ürettiği alana dair bilgi birikim seviyesini artırmış oluyor. Kariyerini içerik üretimi üzerine kurgulamak isteyenler Twitch ve YouTube’da canlı yayın yaparak, Medium ve Steemit üzerinde blog yazısı yazarak içerik ekonomisine giriş yapabilir. Bunların yanı sıra Twitter, Facebook, Instagram gibi sosyal mecralarda içerik üreterek topluluk oluşturmak ve Patreon gibi platformlar üzerinden bağış/abonelik modelleri üzerine bir strateji geliştirmek de mümkün. Tabii, bunların ciddi bir rekabeti beraberinde getirdiğinin farkında olmak gerekiyor. Yukarıda ismini saydığım platformlar haricinde TikTok, Snapchat ve Pinterest gibi onlarca farklı platformdan bahsetmek de mümkün ancak şu an çok bilinen alternatiflere değil de gündeme yeni gelen alanlara odaklanalım. Çünkü Gelecek Burada olarak bugünü değil yarını merak ediyor ve araştırıyoruz. Medium’un para kazanma seçeneğinin sadece Amerika’da yaşayanlar için aktif olmasını coğrafya kaderdir klişesine bağlayabiliriz. Ancak, içerik üretimi yolunda bizi vazgeçiren şey bu olmamalı. Görsel: Gelecek Burada - Nuh Enes Sakallı Daha önce, Kolay Para Kazanmak Ah Ne Güzeldir İnternette içeriğimizde de bahsettiğimiz gibi içerik ekonomisi her geçen gün büyüyor ve yepyeni alanlar yaratıyor. Son zamanlarda Amerika’da geliştirilen ve yakın gelecekte farklı ülkelerde de kullanılma potansiyeli bulunan bazı yeni uygulamalar şöyle: Pearpop: İçerik üreticilerin, takipçileri ile gireceği etkileşimden para kazanmasını hedefleyen uygulamada işleyiş oldukça basit, “senin gönderine yorum yapmamı mı istiyorsun? 250 TL ver.” NewNew: Kendisini bir “sosyal karar uygulaması” olarak tanımlayan NewNew’da kullanıcılar, takip ettikleri insanların hayatında aldığı kararlara etki edebiliyor. Yani bu uygulamada, "Hasan ile mi çıkmalıyım Filiz ile mi" diye sorarak para kazanabilirsin. Ne de olsa, “üzerine yeterince düşündüğümüzde hayatımızdaki her şey bir içeriktir”. Rally: İçerik üreticilerin kendi kripto paralarını üretmesini sağlayan bu platform ile bir kripto para yaratarak takipçilerinle birlikte özel bir ekonomik ekosistem kurabilirsin. Clout Market: Ethereum destekli bir kripto para birimi olan bu girişim, ‘insanları’ satın almamızı sağlıyor. Bir fenomen için oluşturulan tokenları satın alıp, yatırım yapmış oluyoruz. Bir şirkete hissedar olmak gibi, bir insana da hissedar olabiliyoruz. Maalesef şu an için yukarıda ismini verdiğim yeni platformları da coğrafya kaderdir kategorisine almak durumundayız. Dijital -Uluslararası- Hizmetler İçerik yazarlığı, tasarım ve yazılım gibi konularda yetenekliysek içerik üretebileceğimizden veya kendi uygulamalarımızı geliştirerek pazara sunabileceğimizden bahsettik. Ancak herkes bu yolu tercih etmek zorunda değil. Birçok insan, içerisinde çok fazla katman bulunan içerik üretimi & girişimcilik yolunu tercih etmek yerine direkt olarak bu yetenekleriyle hizmet vermeye odaklanıyor. Bu gibi durumlar için Upwork, freelance.com gibi platformlar sıkça tercih ediliyor. Tasarım ve yazılım gibi evrensel yetenekler sayesinde Türkiye ekonomisinin tatmin etmeyen gelir seviyesine alternatif olarak yabancı müşterilerden döviz kazanmak mümkün olabiliyor. Coğrafya kaderdir: PayPal 2016 yılında ülkemizdeki operasyonlarını durdurduğu için yurt dışı kaynaklı birçok işte ödeme sıkıntıları yaşanabiliyor. Bu gibi durumlar için Metamask üzerinden kripto para cüzdanı açarak müşterilerden kripto para ödeme rica edilebilir ancak bugün hâlâ bu teknolojiye uzak olan milyonlarca insan var. O yüzden olumlu cevap alma ihtimali oldukça düşük. Onun haricinde, belirli şartlar olgunlaşırsa dijital göçebelik yöntemi de tercih edilebilir. Kitlesel Fonlama İnternet kültürünün en önemli kazanımlarından birisi de kitlesel fonlama, yani crowdfunding oldu. Hayata geçirmek için can atılan ancak sermaye konusunda sıkıntı yaşanan sanat veya teknoloji projelerini Kickstarter ve benzeri platformlarda paylaşarak henüz fikir aşamasındayken bile maddi destek toplama ve projeyi gerçekleştirme şansı yakalanabiliyor. Yıkıcı Teknolojiler, Yeni Fırsatlar Yukarıda çoğunlukla internetin hayatımıza kazandırdığı evrenselliğe bağlı bazı fırsatlardan bahsettik ama bir yandan da doğmakta olan, henüz ciddi bir pazar oluşturamamış veya ana akım hâline gelememiş ‘niş’ alanlar bulunuyor. 3D yazıcılar, blockchain, sanal gerçeklik ve yapay zekâ gibi teknolojiler; yepyeni fırsatları da beraberinde getiriyor. Bu alanlarda yeni girişimler, içerikler, çeviriler ve çok daha fazlasına ihtiyaç duyuluyor. Bir avukat olarak iş bulamıyor olabilirsiniz ancak yapay zekâ ile ilgilenen bir avukatsanız, yeni kurulmuş bir şirkette pozisyon bulma şansınız yüksek olacaktır. Herkes içerik üretebilir ancak 3D yazıcı ile yakından ilgilenen, terimlere ve sektöre hakim bir içerik yazarıysanız 3dörtgen’in blogu için aranan kişi olabilirsiniz. (Evet, o içerik yazarları bizim Gelecek Burada takımımızda olduğu için şu an 3dörtgen’in bloguna biz içerik üretiyoruz.) Blockchain ile yeni fırsatlar İçerik ekonomisi kısmında örneğini verdiğimiz yeni girişimlerden bazıları blockchain temelliydi. Blockchain teknolojisinin eşten eşe veri iletimi üzerine kurulmuş olması; ülkelerin yasal düzenlemelerine takılmadan dünyanın diğer ucundaki kişi ve kurumlarla bilgi veya değer alışverişi yapabileceğimiz anlamına geliyor. Bu sayede ekonomik bir devrime tanıklık ediyoruz. Akıllı sözleşme platformu Ethereum’un gücünü arkasına alan birçok girişim NFT’ler ile içerik üreticilerinin ciddi anlamda para kazanabileceği alanlar yaratıyor. Kripto paraların ödemeleri hızlandırması, kolaylaştırması ve komisyon oranlarını düşürmesi de içerik üreticilerin gelir modeli oluşturabilmesini sağlıyor. Tüm bu konularda bir içerik üretici veya girişimci olarak rol almak ve öncülerden olmak da ihtimallerden birisi. NFT nedir? Son günlerde sıkça gündeme gelen NFT, ilk duyuşta herkese oldukça ‘garip’ geliyor. Araştırmaya değer ve oldukça derin bir altyapısı bulunan Non-Fungible Token (NFT), en basit anlatımıyla her bir eserin/varlığın özel bir kimliğe sahip olmasını sağlıyor ve kopyalanmasını engelliyor. Böylece, bir değeri olduğunu düşündüğümüz her şeye bir kimlik (nüfus cüzdanı) ve bir sahip atayabiliyoruz. 10 yıl önce atılmış bir tweet, bir sanat eseri, bir YouTube videosu, şu an okuduğun bu satırlar ve sıradan bir selfie fotoğrafın bile NFT ile bir kimliğe sahip olabilir ve pazar yerinde satışa çıkabilir. Kripto Para Yatırım & Trade Maalesef, ekonominin çok kötü olduğu ülkelerde kripto paralara yatırım oranı çok yüksek oluyor. Ülkenin yerel para birimine olan güvenin azalması ve ekonomik zorlukla birlikte gelen kolay para kazanma isteği insanları kripto paralara yatırım yapmaya itiyor. Kripto para borsaları, birçok insanın para kazanabileceği ciddi fırsatlar yaratsa da yeni yatırımcıların tüm parasını kaybetme riski bir hayli yüksek oluyor. Direkt kripto paralara yatırım yapmak yerine; o projeleri detaylı araştırarak sundukları çözümleri anlamak, vizyonlarını kavramak uzun vadede çok daha kazançlı sonuçlar verecektir. İlk olarak Decentraland projesini inceleyerek başlayabilirsin 3D yazıcılar 1984 yılında geliştirilen bir patentin 2009 yılında sona ermesiyle birlikte 10.000 dolardan 1000 doların altına kadar inen 3B yazıcı 2010’lu yılların yıldızı hâline geldi. Kendin yap (DIY) kültürünün ve paylaşım ekonomisinin adeta baş rolü hâline gelen 3D yazıcılar sayesinde istediğimiz ürünleri tasarlayıp evimizde üretebiliyoruz. Hayalini kurduğumuz küpeyi bir şirketin üretmesini, üzerine lojistik bedellerini ve pazarlama masraflarını da ekleyerek fahiş fiyattan satmasını beklemek yerine evimizde hemen üretebiliriz. Bu da yepyeni bir pazar, yepyeni bir ekonomi anlamına geliyor. Binlerce girişimci 3B yazıcı kullanarak ürettiği özel ve kişiselleştirilmiş ürünleri Instagram ve Etsy gibi platformlar üzerinden satıyor veya 3B modelleri myminifactory, cults3d gibi platformlarda pazara sunuyor. Sonuç olarak; ekonomik krizle baş etmeye çalışan bir ülkeden fiziksel göçe başvurmak oldukça mantıklı bir hareket ancak vize ve diğer masraflardan dolayı bu herkes için mümkün olmuyor. Fiziksel göç yapılamayan durumlarda ise sanal göç yolunu tercih ederek, geliri yurt dışından sağlayabilir ve ekonomik farklılıklardan dolayı yabancı müşteriler için ‘ucuz iş gücü’ sağlarken bizler için oldukça kazançlı işler bulmak mümkün. Bu içeriğin istatistik ve demeçlerle genişletilmiş dosya versiyonunu buradan okuyabilirsin .

İnternet Çağında Beyin Göçü: Dijital Kaçış

Temmuz 18, 2021

·

Makale

Nedir Bu Metaverse?

Medya teknolojilerinin hızlı gelişimi bizleri birçok yeni ve farklı medya türü ve üretim biçimi ile karşı karşıya bırakıyor. Bir yanda sentetik medya üretimi giderek yaygınlaşıyor ve Bourdain’in söylemediği cümlelerini kendi sesinden duymamıza imkân vererek gerçeği dijitalin içerisinde yeniden üretmenin mümkün olduğunu gösteriyor . Diğer yanda ise sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik yeni bir yükseliş dalgasına başlıyor. Metaverse kavramı da tam burada devreye giriyor. Kavramın kaynağı Neal Stephenson’un meşhur cyberpunk romanı Parazit - Snow Crash ’te geçen, tamamen şirketler tarafından kontrol edilmekte olan distopik bir sanal dünya. Bu karamsar kökeni şimdilik bir kenara bırakabiliriz ama şu anda metaverse alanının önde gelen isimlerinde bu romanın ilhamı olduğunu da aklımızın bir köşesinde tutalım. Günümüzde metaverse Snow Crash’tekine benzeyen ama daha günümüz teknolojilerine uyarlanmış bir yaklaşım. Fazlasıyla basit bir şekilde özetleyecek olursam, normal hayatımızın sanal ve artırılmış gerçeklik ile daha derin bir şekilde harmanlandığı ve dijital-analog ayrımının ortadan kalktığı bir durumdan bahsediliyor . Bunun işaretlerini ise günümüzde görmek mümkün . Telefonlarımız ile Pokemon Go gibi oyunlardan farklı uygulamalara kadar artırılmış gerçekliği aktif bir şekilde kullanıyoruz. Daha metaverse tecrübesine yakın bir örnek ise çevrim içi oyunlar olabilir. World of Warcraft, Destiny 2 veya Eve Online gibi MMO (Massive Multiplayer Online) oyunlar ya da Fortnite, Roblox, Minecraft gibi oyun ve farklı tecrübeleri içerisinde barındıran oyunlar metaverse kavramının tarif etmek istediğine yakın örnekler. Metaverse bunu hayatımızın daha geniş bir parçası, hatta içerisinde yaşanabilecek bir seviye, olarak tanımlıyor . Bu konuda teknoloji geliştirenler uzun yıllardır hayaller kursa da son dönemde giderek artan bir ilgi var. Bu ilgide kısmen dijital ekonomiye dair NFT ve beraberinde gelen yeni potansiyellerin , kısmen de teknolojinin getirdiği olanakların payı var. Fortnite’ın yapımcı şirketi Epic Games’in CEO’su Tim Sweeney’nin de bu potansiyele ilgiyi çeken isimlerden olması bu etkenlerle alakalı. Kendisi Fortnite’ı bir metaverse yapmak istediğini söylüyor. Elbette böyle bir konu açıldığında Mark Zuckerberg’in eksik kalması söz konusu olamaz. Facebook’un birçok şey olmasını istediğini söyleyen Zuckerberg, son günlerde Facebook’un bir metaverse olmasını planladığını söylemiş . Kavramın kaynağına dönecek olursak böyle bir isteği olması gayet makul. Peki tüm bunlar internetin geleceği açısından bize neler söylüyor? Eğer metaverse trendi daha etkili hâle gelirse bunun etkilerini internetin ve hayatımızın her alanında görmeye başlayacağız. Zaten teknolojinin giderek hayatımıza daha derin bir şekilde entegre olduğu gerçeğini kabul etmişken bu adımı da çok zorlanmadan kabullenebiliriz. Tabii bu dönüşüm medya tüketimi ve interneti kullanım şekillerimizde ciddi dönüşümleri de beraberinde getirebilir . Daha test edilebilir örneklerle karşılaştıkça bunun etkisini daha iyi anlayabileceğiz. Bir de metaverse tartışmasının önemli bir boyutu aşırı ekonomik bir yaklaşımla ilerliyor olması. Yani metaverse kurmaktan bahseden herkes bunun gelir modelini de düşünüyor ve tasarlıyor. Bu yaklaşımın yaygınlaşması her şeyin gelirleştirildiği bir yaklaşımın yaygınlaşması anlamına da gelebilir. Elbette böyle bir durum farklı toplumlarda farklı şekillerde kendisini gösterecektir. Fakat metaverse kesinlikle para konusunda daha açık konuşan bir akım. İnternetin ilk zamanlarında Second Life ile başlayan metaverse deneylerinin günümüzde daha fazla potansiyele sahip olduğu ortada. Tüm bunların karşımıza nasıl bir sonuç çıkaracağını kestirmek şu anın erken deneyler ortamında biraz zor. Kesin olan bir şey varsa o da metaverse kavramını ve bunun beraberinde getireceklerini, internet üzerinde bir şeyler yapan herkesin tartışmak zorunda kalacağı. Çünkü internetin her noktasına uzanmak ve internetin evrilmiş versiyonu olmak isteyen bir akım var karşımızda.

Nedir Bu Metaverse?

Temmuz 25, 2021

·

Makale

Makine halüsinasyonları ve NFT çağı

Medya sanatçısı Refik Anadol'un NFT (non-fungible token) koleksiyonu Machine Hallucinations — Space : Metaverse, Sotheby's platformunda gerçekleşen açık artırma sonucu toplamda 5,1 milyon dolara alıcı buldu. Sotheby’s’in “nefes kesici” olarak tanımladığı koleksiyon; uzay araçları tarafından çekilmiş uzay fotoğraflarının, yapay zekâ algoritmaları tarafından işlenmesi ve görselleştirilmesiyle ortaya çıkıyor. Dijital ve fiziksel NFT koleksiyonu; altı yapay veri resminden, bir artırılmış veri heykelinden ve bir NFT odasından oluşuyor. Tüm bu eserler; Uluslararası Uzay İstasyonu, Hubble ve MRO teleskopları tarafından elde edilen 2 milyonu aşkın ham görüntünün işlenmesiyle üretiliyor. Bir adım geriden: Her bir NFT (non-fungible token) , bir blok zinciri üzerinde tescillendiği için sonsuz kez yeniden üretilebilen dijital öğelerin aksine türünün tek örneği oluyor. Geçtiğimiz martta Christie's müzayede evinin düzenlediği bir açık artırmada dijital sanatçı Beeple'ın The First 5.000 Days isimli eseri 69,3 milyon dolara satın alınmıştı. Sotheby's ilk çevrim içi NFT müzayedesini geçtiğimiz yaz gerçekleştirmişti. Geniş perspektif Piyasa izleyicisi DappRadar verilerine göre NFT satış hacmi 2021'in üçüncü çeyreğinde 10,7 milyar dolara yükseldi. DappRadar verilerine göre 2021'in birinci çeyreğinde 1,2 milyar dolar, ikinci çeyreğinde 1,3 milyar dolar civarında olan satış hacmi üçüncü çeyrekte bir öncekine kıyasla sekiz kattan fazla artış gösterdi. NFT pazar yerlerinin öne çıkanlarından OpenSea verilerine göre 2021 Ağustos’ta satış hacmi 3,4 milyar dolara çıktı. Neden? Reuters’a göre pandemide kripto para birimlerinin fiyatlarında yaşanan artış, NFT pazarının büyümesinin itici gücü olarak görülüyor. Kripto fiyatlarında dalgalanmalar olsa dahi NFT yatırımcıları, NFT'lerin kripto para piyasasının koşullarından bağımsız bir değere sahip olduğunu düşünüyor.

Makine halüsinasyonları ve NFT çağı

Ekim 9, 2021

·

Makale

Peki ya NFT’ler?

NFT ( Non-fungible token ) kavramını, son zamanlarda kripto, blok zincir dışında başka bir şey konuşmayan bir arkadasinizdan ya da dijital sanatçı Beeple’nin Christie’s Müzayede Evi’nde “ Everydays: The First 5,000 Days ” isimli kolaj çalışmasın 69,4 milyon dolara satılmasının tüm dünya medyasında yer almasından dolayı duyduğunuzu tahmin ediyoruz. Kripto sanatın ve NFT’lerin Mart ayındaki bu satıştan sonra zirve noktasını yaşadığı düşünülse de, bu yaz tam bir NFT devrimi gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Eylül ayında, adını daha çok Bansky ya da Van Gogh satışlarıyla medyada yer almasıyla duyduğumuz, Christie’s Müzayede Evi’nde gerçekleşen ` With No Time Like Present ` isimli müzayedede aşağıda görmüş olduğunuz maymun ve cryptopunk , milyon dolara alıcı buldu. With No Time Like Present Tabi NFT’ler sadece kripto zenginlerinin ya da pahalı koleksiyonerlerin dünyasından ibaret değil. Onbinlerce bağımsız ve genç sanatçının, galeriler ve sergi salonlarının hışmına uğramadan sanatlarını milyonlarla buluşturabileceği ve bunu yaparken de kiralarını ödeyebilecekleri, daha önce karşılaşılmamış, bir ortam yarattı NFT’ler. Tezos isimli blok zincir üzerinde 'deneysel kripto sanat ve NFT platformu ' olarak kendini tanımlayan Hic et Nunc , çok sayıda sanatçının ürettiği ve satış yaptığı bir platform haline geldi. CryptoPunk #6943 Peki NFT temelde nedir? Ve biz bir iklim krizi ve çevre bülteninde neden bundan bahsediyoruz? Çok güzel iki soru gerçekten. NFT’leri, blok zincir dediğimiz devasa ve dünyanın dört bir yanına yayılmış bilgisayarların merkezsiz veri tabanında, neyin kime ait olduğunu kaydetmemizi sağlayan bir araç gibi düşünebiliriz. Yani blok zincir dediğimiz şey, yukarıdaki gözlerinden yeşil lazer çıkan leopar desenli maymun resmine ait her türlü veriyi ve bu verilerin kime ait olduğunu kaydedebilmemizi sağlıyor. Bir tür sertifika olarak düşünebiliriz. NFTlerin ilk örneklerinin tıpkı, yukarıdaki pipo içen kripto punk gibi Ethereum blok zincirinde kaydedildiğini biliyoruz. Peki bunun iklim krizi ve çevre ile ne ilgisi var? Kripto sanat ve NFTler ile ilgili en ateşli tartışmalar, blok zincirler ve dolayısıyla her bir NFTyi oluşturmak ve transfer etmek için, harcanan enerji ve bunun iklim krizine etkisi üzerine dönüyor. NFTlerin çevreye olan maliyetini düşünerek sanatını bu yolla paylaşmayı tercih etmeyen birçok sanatçı var. Ethereum Enerji Tüketim İndeksine göre, sadece bir Ethereum işleminin tükettiği enerji miktarı ortalama bir Amerikan ailesinin 8 günde harcadığı elektrik miktarına; yıllık toplam Ethereum karbon ayakizi ise Yeni Zelanda’nın yıllık karbon ayak izine eşit . Bu haliyle sanatçıların eserlerinin edisyonlarını çerçevesiyle alıcılara kargolaması ve alıcıların da güzelce bu edisyonları duvarlarına asması daha sürdürülebilir bir yöntem gibi görünmekte. Bununla birlikte kripto sanat için en çok tercih edilen blok zincir olan Ethereum’a gelecek yeni güncelleme ile, enerji tüketimini çok ciddi anlamda kısılacağı düşünülüyor. Tabi bağımsız sanatçıların elindeki tek alternatif enerji canavarı blok zincirler değil. Fred Yankowski Brezilya çıkışlı ve tamamen bağımsız sanatçı ve yazılımcıların oluşturduğu Hic et Nunc , yeşil NFT’leri mümkün kılıyor. Bu cesur yeni dünyaya dâhil olmak, üretmek ya da kendi küçük mütevazi sanat koleksiyonunuzu oluşturmak için buzullarin erimesine sebep olmanıza gerek yok. Hic et Nunc , Tezos blok zinciri üzerinde çalışıyor ve Tezos’un enerji tüketimi Etherum’dan iki milyon kere daha düşük, yani NFTlerin oluşturulması ve satılması ihmâl edebilecek düzeyde enerji harcıyor Ayni zamanda işlem ücretlerinin düşük olmasından dolayı Küresel Güneydeki on binlerce sanatçının kripto sanat furyasının dışında kalmamasını ve koleksiyonerlerin bağımsız sanatçıları da desteklemesini sağlayacak bir ortam yaratıyor. Kripto sanata ilginiz varsa ve bu yüzden suçluluk duyuyorsanız, çevre dostu alternatiflerin de olduğunu bilin.

Peki ya NFT’ler?

Ekim 14, 2021

·

Makale

Hukuki açıdan NFTler

(Görsel: OpenSea) Non-fungible token ya da kısaca NFT , dijital bir varlığın benzersiz olduğunu ve bu nedenle bir diğerinin yerine geçemeyeceğini onaylayan, Blockchain adı verilen bir dijital defterde kontrat şeklinde depolanan bir veridir. NFT'ler fotoğraflar, videolar, ses ve diğer dijital dosya türleri gibi pek çok öğeyi temsil etmek üzere kullanılabilir. Öte yandan, orijinal dosyanın herhangi bir kopyasına erişim imkanı NFT'nin sahibiyle sınırlı değildir. Bu tip dijital öğelerin kopyaları isteyen herkesin edinebilmesi üzere mevcuttur. Zira NFT'ler, sahibine telif hakkından ayrı bir sahiplik kanıtı sunmak için blok zincirler aracılığıyla izlenebilir. Bir NFT, bir kripto para gibi işlev görür ve fakat Bitcoin gibi kriptopara birimlerinin aksine, karşılıklı olarak birbirinin yerine geçemez, dolayısıyla değiştirilebilir ( fiat para ) değildir. Ayrıca, bir NFT'nin sahipliği, belirtecin temsil ettiği her türlü dijital varlığa doğal olarak telif hakkı vermez. Bir kişi sadece çalışmalarını temsil eden bir NFT'yi satabilir, ancak NFT'nin sahipliği değiştiğinde alıcı kimse telif hakkı ayrıcalıklarını da satın almayacaktır. Bu nedenle ilk sahibin aynı çalışmanın birden fazla NFT'sini oluşturması mümkündür. Bu itibarla, NFT özetle telif hakkından ayrışan bir sahiplik kontratıdır . Özellikle pandemi sürecinde bireylerin internet ortamında geçirdikleri sürenin artmasıyla, son yıllarda NFT kullanımına olan ilgi de artmıştır. Öyle ki, NFT'lerin toplam piyasa değeri 2020'de yaklaşık üç katına çıkmış ve 250 milyon doları aşarak ; spordan müziğe, gayrimenkulden görsel içeriğe çeşitli alanlarda yaygınlaşmaya başlamıştır. Son dönemde dikkatimizi çeken örnekler ise, Disaster Girl olarak bilinen görselin NFT formunda beş yüz bin dolara satılması ve Türkiye’den komedyen Cem Yılmaz’ın NFT ile sattığı ikonlar üzerinden gösterilerine davetiye sağlayacağını duyurması şeklinde sayılabilir. NFT içeriklerin hukuki durumu ise, kullanımı çok yeni bir ürün çeşidi olarak oldukça muallak. Zira Türk hukukunda henüz kripto para birimlerine ilişkin bir düzenleme de bulunmamaktadır. Yine de kısas mantığıyla düşünmemiz icap ederse; nakit para Türk hukukunda özellikle İcra ve İflas Kanunu ile ilgili doktrinlerde " taşınabilir bir mal " şeklinde kategorize edilmektedir. Kripto paraların ve NFT formundaki içeriklerin çevrimiçi bir değer olduğu düşünüldüğünde, bunların da menkul yani taşınabilir bir değer olarak sınıflandırılması ve kıyasen bu şekilde hukuki bir değerlendirmeye tabi tutulması mümkündür. Öte yandan NFT İçeriklerinin telif yönünden doğrulanması epey zorlu bir süreç olacaktır. Zira geçtiğimiz Eylül ayında sahte bir Banksy eserinin NFT olarak satıldığı bilinmektedir. Bununla birlikte, NFT içeriklere ilişkin akıllarda soru işareti oluşturan şimdilik tek konu da hukuki durumları değildir. NFT'ler için kullanılan bir tür olarak, emek ispatı ( proof of work ) doğrultusunda blokzincirler ile ilişkili hesaplama ağırlıklı süreçler, küresel iklim değişikliğine negatif etkisi olan yüksek enerji girdileri gerektirir. Söz konusu blokzinciri sürdürmek için gereken enerji ise yüksek derecede karbon emisyonuna sebep olmaktadır. NFT satışlarının, dijital içeriklerin mülkiyeti açısından önemli bir çağın başlangıcını temsil ettiği ifade edilebilir. Ancak veri gizliliği ve güvenliği ile mülkiyetin hukuki durumu ya da ekolojik hususlar nezdinde daha çok yol kat edilmesi gereken bir yapısı olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır. Elif Ay

Hukuki açıdan NFTler

Kasım 1, 2021

·

Makale

Metaverse: İnternetin geleceği

28 Ekim 2021’de Mark Zuckerberg, Facebook’u Meta Platforms olarak yeniden markalaştırdı. Bu, çoğu kişi tarafından Facebook’un tekelleşme, yanlış haberler, kullanıcıları manipüle eden algoritmalar ve kişisel verilerin kullanımı gibi konularda gittikçe kabaran sicilinin üstünü örtmek için bir maskeleme girişimi olarak nitelendirildi. Birkaç hafta sonra, Microsoft ve Nvidia gibi şirketlerin de "metaverse" manifestolarını kamuoyuyla paylaşması ise henüz tam olarak anlaşılamayan bu kavramı; yatırımcılar, şirketler ve kullanıcıların odak noktası haline getirdi. Morgan Stanley: New York merkezli yatırım bankası, metaverse’ü 8 trilyon dolarlık bir fırsat olarak nitelendiriyor; ancak bu fırsatın Meta ekseninde şekillenmesinden endişe ediyor . Nvidia: Kaliforniya merkezli dünyanın en büyük yapay zeka ve grafik çipi üreticisi, geçtiğimiz ay yazılım geliştiricilere " Omniverse Enterprise" adı altında metaverse üzerine çalışabilecekleri yazılım araçlarını tanıttı . Meta: Önceki adıyla Facebook’un CEO’su Mark Zuckerberg, şirketin önümüzdeki beş yılda bir sosyal medya şirketinden bir metaverse şirketine dönüşeceğini açıkladı. Ayrıca şirket, kâr amacı gütmeyen kuruluşlara “ metaverse’ü bilinçli bir şekilde oluşturabilmek” adına 50 milyon dolarlık yatırım yaptı . Microsoft: Şirket geçtiğimiz haftalarda Microsoft Teams isimli uzaktan çalışma ve eğitim platformunda 2022’den itibaren kullanılmak üzere Mesh adlı ürününü tanıttı. Mesh ile karma gerçeklik üzerinden holografik görüntüler ile toplantılar yapılacak ve dosyalar paylaşılacak . Metaverse nedir? Metaverse , birçok kişi için tam olarak algılanamayan ama ufak da olsa fikir sahibi oldukları bir “sanal dünyalar evreni”. M eta (ileri, öte) ve universe (evren) kelimelerinin birleşimi olan metaverse; kimilerince omniverse , kimilerince spatial internet (mekansal internet) veya the AR Cloud (artırılmış gerçeklik bulutu) olarak adlandırılıyor. Bu farklı isimlerden de anlaşılabileceği üzere metaverse; sanal dünyaların, artırılmış gerçekliğin, internetin ve diğer elementlerin birleştiği üç boyutlu kolektif bir sanal evren. Bedenlenmiş bir internet olarak da tasvir edilen bu evren, internetin geleceği olma potansiyeline sahip. Günümüz teknolojileriyle kullanıcıların, erken aşamalarındaki bu evrenin içinde çeşitli aktiviteler yapabilmesi mümkün. Örneğin; Meta'nın ABD’li girişimci Palmer Luckey’den 2014'te satın aldığı Oculus VR (sanal gerçeklik) gözlükleri ile metaverse'e giriş yapılabiliyor. Meta'nın yanı sıra Google gibi birçok teknoloji şirketi de geçtiğimiz senelerde bu tip teknolojik aksesuarlara yatırım yaparak metaverse'e giden yolda ilk adımlarını atmıştı. Metaverse: Vaatler Her ne kadar teknoloji ve kullanıcı dinamikleri şu an buna el vermese de gelecekte metaverse 'ün fiziksel dünyamıza tahmin bile edemeyeceğimiz şekillerde nüfuz etmesi bekleniyor. Bu evrenin sakinlerinin, günümüz teknolojisi dahilinde avatarlarıyla sanal ortamda alışveriş yapabilmesi, sinemaya gidebilmesi, eğitim alabilmesi veya ailesi ve arkadaşlarıyla vakit geçirebilmesi mümkün. Tüm bu aktivitelerin ötesinde metaverse 'ün kişisel ve profesyonel ilişkileri de yeni bir boyuta taşıyacağı tahmin ediliyor. Mesela, mekanik parça geliştiren bir ekip, fiziksel olarak dünyanın farklı yerlerinde olsalar dahi metaverse 'de aynı masada oturuyormuş gibi tartışıp ortadaki parçayı üç boyutlu bir şekilde inceleme imkânı buluyor. Bu yeni yapılanma, blok zinciri temelli NFT’ler gibi dijital varlıkların da gittikçe önem kazanmasıyla iş dünyası ve ekonomiler için konumlandırılması gereken yeni bir cephe olarak ön plana çıkıyor . Peki, metaverse ne gibi imkânlar sunuyor? Yeni etkileşim dinamikleri: Metaverse , gelecekte robotların ve kişisel sanal asistanların denkleme eklenmesiyle şirketlere tüketicileriyle yeni etkileşim imkânları sunmaya hazırlanıyor. Nitekim birçok şirket, şimdiden bu alanda çalışmalara başladı. Örneğin Nike, ABD merkezli video oyunu geliştiricisi Roblox ile iş birliği yaparak "Nikeland" adında bir sanal dünya oluşturmayı planlıyor . Nikeland’de kullanıcılar avatarlarını, Nike ürünleriyle giydirebilecek ve çeşitli spor aktivitelerine izleyici veya oyuncu olarak katılabilecek. Fırsat eşitliği ve kapsayıcılık: Metaverse ’ün engelli bireylerden tutun farklı coğrafi bölgelerde yaşayan bireylere kadar çoğu insanın daha dinamik bir şekilde işgücüne katılmasını sağlaması da muhtemel. Metaverse sayesinde şirketler, kaliteli işgücüne erişebilirken çalışanlar için de fırsat eşitliği sağlanarak fiziksel, sosyal ve ekonomik engellerin, görece daha kolay bir şekilde, üstesinden gelinebilecek. Sürdürülebilirlik: Metaverse ’ün paralel bir mekân yaratması ile tüketime ve ulaşıma bağlı çoğu emisyonun önüne geçilebileceği de öngörülüyor. Zira metaverse' ün, yakın gelecekte ulaşım ihtiyacımızı azaltması, en fazla kirleten sektörlerden biri olan moda sektörünü dijitale taşıyarak daha yeşil bir hale getirmesi ve sanat, eğlence ve turizm sektörünün nimetlerini salonumuza taşıması bekleniyor. Metaverse gelecek vadediyor mu? İnternetin ilk çıktığı yıllara gidersek bugünle kıyaslandığında ne kadar yol kat ettiğimiz aşikar. İlk başlarda sadece siyah bir ekranın üzerinde metinlerin sergilendiği bir platform olan internet, 90’larda iki boyutlu görsellerin eklenmesiyle yeni bir boyut kazanmıştı. Ardından 2000’lerde videoların internetin içinde yer almaya başladığını gördük. Bu esnada internetin sadece var olan bilgiye erişme amaçlı kullanılmasından, yeni bilgilerin bu platforma yüklenmesi ve bu bilgi akışının kullanıcılar arasında dinamikleşmesini deneyimledik. Burada bilgisayarların ve mobil cihazların gün geçtikçe daha güçlü hale gelmesi bütün bu dönüşümleri, daha doğal ve kolay hale getirdi. Gidişata baktığımızda ise üç boyutlu dinamik sanal dünyaların oluşumunun ve bu dünyaların fiziksel dünyamızla etkileşiminin, rotanın üzerindeki yeni duraklar olduğunu söylemek yanlış olmaz . Buradaki asıl mesele metaverse’ün gelecek olup olmadığı değil; ne zaman gelecek olduğu gibi görünüyor. Tabii ki metaverse’ün önünde teknik ve yönetişimsel engeller de var. İlk olarak, internet altyapısının bu kompleks oluşumu destekleyebilecek şekilde gelişmesi ve 5G'nin kullanıma hazır hale gelmesi gerekiyor. Büyük teknoloji şirketlerinin gelişiminden ve insanların hayatlarındaki artan etki ve izleme potansiyellerinden ders çıkarılması, sağlıklı bir metaverse ekosistemi için gerekli. Blok zinciri ise hem güvenlik bağlamında hem de ekonomik bağlamda bu sorun için bir çözüm olacak gibi duruyor .

Metaverse: İnternetin geleceği

Kasım 26, 2021

·

Makale

Art Wars: NFT ve telif hakları

Küratör ve sanatçı Ben Moore; Anish Kapoor, Damien Hirst ve David Bailey gibi sanatçılar tarafından dava edilme riskiyle karşı karşıya kaldı. Moore, 2013'te bir yardım projesi için Damien Hirst, David Bailey, Anish Kapoor gibi sanatçılarla çalışmış, sanatçılar Star Wars serisinin ikonik öğelerinden Stormtrooper kasklarına kendi stilleriyle uygulamalar yapmıştı. Eserler Londra'da, Saatchi Gallery'de sergilenmişti. Moore, söz konusu işlerin fotoğraflarının da yer aldığı bin 138 fotoğraflık bir koleksiyonu NFT'ye (non-fungible token) dönüştürdü ve OpenSea isimli platformda satışa çıkardı. The Financial Times'ın haberine göre Moore, Art Wars isimli bu projeyi hayata geçirirken sanatçılardan izin almadı. Sanatçıların temsilcilerinden biri olan Jon Sharples; söz konusu NFT'lerin OpenSea'de yaklaşık 7 milyon dolarlık bir satış hacmine ulaştığını söyledi. Anish Kapoor'a ait bir eserin NFT'sinin yaklaşık 4,3 milyon dolar değerle satışa çıkarıldığı; fakat satılmadan kaldırıldığı belirtildi. David Bailey'ye ait bir eserin de yaklaşık 517 bin dolardan fiyatlandığı öğrenildi. NFT platformu OpenSea, telif hakkı ihlali bildirimi aldığını ve gerekli aksiyonu aldığını duyurdu. Art Wars NFT sayfası kapatıldı. Kimler, ne diyor? Moore, NFT'leri sanatçıların izni olmadan yarattığı yönündeki iddiaları reddetmedi. Projede bulunmak istemeyen sanatçılara saygı duyduğunu, projede kalan sanatçıların telif ücreti alacağını söyledi. Hukuki süreç başlatma tehdidinde bulunan sanatçılardan biri olan, Unskilled Worker isimli eserin sahibi Helen Downie'ye göre ise Moore'un yaptığı sanatçılar ve koleksiyonerler için heyecan verici bir alanı mahvetme riski taşıyor. Art Wars projesinin Twitter hesabında eserlerin fikri mülkiyet haklarının Art Wars'ta bulunduğu belirtiliyor; fakat sanatçıların eserlerin haklarını bağışlayıp bağışlamadığı bilinmiyor. Anish Kapoor stüdyosunun yorum için yönlendirdiği Tasarım ve Sanatçılar Telif Hakkı Derneği de eserlerin sanatçı izni olmaksızın NFT'leştirilmesinin yaratıcılığa verilen değerin yok edilmesi anlamına gelebileceğini savunuyor. Collins Dictionary'nin yılın sözcüğü belirlediği NFT, sanat dünyasını dönüştürüyor. Geleneksel sanat fuarlarında NFT'lerin sergilendiği, köklü müzayede evlerinde NFT müzayedelerinin düzenlendiği, dünyaca ünlü sanatçıların işlerini NFT'lere dönüştürdüğü bu dönemde Tasarım Ve Sanatçılar Telif Hakkı Derneği'nin açıklamasındaki soru bu gibi meselelerle anlamlı hâle dönüşüyor: "NFT'ler çağında sanat eserleri için sanatçı haklarının korunmasını nasıl sağlarız?"

Art Wars: NFT ve telif hakları

Kasım 27, 2021

·

Makale

Mülkiyetin geleceği NFT mi?

İnsanların geçmiş çağlardan bu yana değişmeyen arzularından birini, bir şeye sahip olmak, hatta mümkünse o şeyin tek sahibi olmak oluşturuyor. Bu bir ev, araba, arsa olabilir. Ya da bir çanta, bir tablo, bir müzik CD’si… Ancak değişen dünyada bir şeylere sahip olma anlayışımız da şekil değiştirmeye, dijital varlıklara sahip olmak da fiziksel olanlarına sahip olmak kadar kıymetli hale gelmeye başladı. Dijital varlıklarımızın sertifikası olarak kabul edilen NFT’ler, özellikle 2021’in ilk çeyreğinden beri gündemi epey meşgul ediyor. Birçok sanatçı, marka veya kurum, NFT evrenine dahil olurken Londra merkezli pazar araştırması şirketi Brandessence Market, NFT faaliyetlerinin 2021'in üçüncü çeyreğinde ilk çeyreğe kıyasla %328 büyüme kaydettiğini açıkladı. Nedir bu NFT? En basit tabirle NFT yani non-fungible token, blok zinciri tabanlı kendine özgü, değiştirilemez dijital eserler olarak tanımlanıyor. Çevrimiçi olarak alınıp satılan NFT’ler bir tablo, bir video, bir GIF veya bir müzik albümü gibi herhangi bir dijital varlık olabilirken aynı zamanda bu varlığın mülkiyet belgesini temsil ediyor. NFT’ler, genellikle Bitcoin veya Ether gibi kripto para birimleriyle benzer tür programlama kullanılarak oluşturuluyor; ancak benzerlik burada sona eriyor. Çünkü NFT’ler değiştirilemiyor veya takas edilemiyor. 1 dolar her zaman 1 dolara veya 1 Bitcoin her zaman 1 Bitcoin’e eşitken NFT’ler için böyle bir durum söz konusu değil. Her NFT, eşsiz ve tek. NFT kavramına belki de bir çoğumuz geçen yılın sonlarına doğru aşina olmaya başladık, halbuki bu alandaki ilk hareketlilik 2017 yılında yaşandı. Dijital kedilerin alınıp satılabildiği CryptoKitties isimli oyundaki her kedi kendine özgüydü, yani bir NFT idi. Fakat asıl büyüme, 2020’nin sonlarında görüldü. Bir galeride daha az alıcıya ulaşabilecek sanat eserlerini NFT haline getirip dijital olarak satmaya karar veren sanatçılar başarılı oldu. Hâlihazırda NFT alım satımlarının gerçekleştirildiği en popüler pazaryerlerinin birkaçını Opensea, Rarible, Binance ve Mintable oluşturuyor. Sanat dünyasında NFT rüzgarı NFT’lerin popülerliği, 2021’in başında iyice artınca dünyanın her yerinden ünlü sanatçılar, müzayede evleri eserlerini dijital ortamda satışa sunmaya başladı. Türkiye’de satılan ilk NFT ise kentçizer Tarık Tolunay’ın “Pandemi” isimli eseri oldu. Ardından Cüneyt Özdemir, Refik Anadol, Cem Yılmaz gibi ünlü isimler de furyaya katıldı. Dünyada ise Kate Moss, Paris Hilton, Eminem gibi ünlü isimler eserlerini NFT olarak satışa sunarak milyonlarca dolar kazandı. Dünyanın önde gelen müzayede evleri Christie’s ve Sotheby’s dahil birçok kuruluş da koleksiyonlarına NFT’leri eklemiş durumda. Sanatçıların bu dünyanın bir parçası haline gelmesinin en önemli sebeplerinden biri, ekonomik avantajlar. Blok zinciri üzerinden imzalanan eserin üçüncü şahıslara geçmesi durumunda da sanatçının telif hakkı korunmaya devam ediyor. Fiziksel eserlerden farklı olarak eser, her el değiştirdiğinde veya farklı alanlarda kullanıldığında hak geçerli oluyor ve bu blok zinciri üzerinden takip edilebiliyor. Bütün bu gelişmelerin ışığında ortaya, “Sanat sektörünün geleceği NFT mi?” sorusu çıktı. Bir NFT pazaryeri olan Babylons’un kurucu ortağı ve CSO’su Alp Arda Seyhan bu soruyu şu şekilde cevaplıyor: “ Bence NFT’ler, fiziksel sanatın bir alternatifi değil, paralelde ilerleyen bir alan. 16’ncı yüzyıldan kalma bir tabloyu duvara asıp ona bakmakla, aynı eserin LED ekranda göstermenin kişilerde uyandırdığı zevkler farklı. 16’ncı yüzyıl tablosunu LED ekranda yansıtırsak çok başarılı bir görüntü elde edemeyebiliriz. Aynı şekilde LED ekran için tasarlanmış bir dijital eseri de yağlı boyayla çizersek aynı zevki elde edemeyiz. Bunlar birbirinin alternatifi değil, birbirlerini tamamlıyor. NFT’ler ve geleneksel sanat birbirine zarar vermeyecek, aksine birbirini yükselterek devam edecek. NFT sanatın geleceği değil bir parçası olacak.” Peki, sadece sanat mı? Belki de modern zaman koleksiyonları olarak kabul edilen NFT’lerin adını en çok yukarıda bahsettiğimiz tarz haberlerle duyduğumuz için değişmez tokenler kafamızda sanat sektörü ile özdeşleşti. Halbuki NFT’ler sadece sanat eserleri değil herhangi bir dijital içerik olabilir. Örneğin Twitter’ın kurucusu Jack Dorsey attığı ilk tweet’i satışa sunarak milyonlarca dolar kazanmıştı. Bunun yanı sıra NBA tarihinde yaşanan en eşsiz anların NFT’ye dönüşmüş hallerini barındıran Top Shot platformu, en çok talep gören platformlar arasında. Şirketler de bu dönüşümün bir parçası oluyor. Nike, Louis Vuitton gibi küresel markalar, NFT temelli ürün ve hizmetler sunuyor. Türkiye’de ise sanatçıların, gazetecilerin yanı sıra spor kulüpleri ve markalar, NFT dünyasına katıldı. Örneğin Galatasaray’ın “Ali Sami Yen Koleksiyonu” ismini verdiği NFT’leri piyasaya sürülmesinden dakikalar sonra tükenirken Yapı Kredi, yıllardır reklamlarından tanıdığımız “Vadaa” karakterini NFT olarak satışa sundu. Öte yandan, NFT deyince adı sanatın hemen arkasından anılan bir sektör var: Oyun. Son dönemde hızla popülerleşen NFT oyunları sayesinde oyun dünyası, oyunların blok zinciri üzerinden de oynanabildiğini ve bu yaklaşımla farklı kitlelere de hitap edebileceğini görmüş oldu. İşin doğası gereği bir oyun, blok zinciri üzerinden oynanacaksa oyundaki varlıklar da NFT olmak zorunda. Peki nedir bu varlıklar? Video oyunlarındaki arazi parçaları, kaleler, karakterlerin kıyafetleri veya hazineler bu varlıkların bir kısmını oluşturuyor. Babylons’un kurucu ortağı Seyhan , oyun dünyasında hızlı bir şekilde yükselişe geçen NFT’lerin sektör için ciddi bir potansiyel taşıdığını, Babylons olarak sadece tek bir oyundan 24 saat içinde 3 milyon dolarlık ticaret hacmi elde ettiklerini söylüyor ve ekliyor: “Blok zincirinde daha fazla oyun geliştirildikçe, o oyundaki varlıklar NFT olduğu için NFT’lerin kullanım alanı ve kullanıcılar tarafından kabul edilebilirlik oranı artmış olacak. Geleneksel ve büyük oyun şirketlerinin bu alana ilgisini gördükçe daha farklı ve daha geniş kullanım alanları olacağını öngörüyoruz.” Rakamlarla NFT sektörü, gelecek öngörüsü Bütün bu alım satımlar akıllara şu soruları getiriyor: Peki, ne büyüklükte bir sektörden bahsediyoruz ve yatırımcılar neden NFT’yi tercih ediyor? NFT pazarı, 2020'de üç katına çıkarak 250 milyon dolara yükselen değeri ile hızlı bir büyüme kaydetti. Litvanya merkezli veri toplama ve analizi şirketi Dapp Radar’a göre NFT satış hacmi, 2021'in üçüncü çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre 8 kattan fazla artarak 10,7 milyar dolara yükseldi. Yatırımcılar konusuna gelirsek, kimi yatırımcının sanat kaygısıyla kiminin ise ekonomik kaygılarla bu alanda faaliyet gösterdiğini söylemek mümkün. Alp Arda Seyhan'ın şahsi fikri ise NFT yatırımlarında finansal kazancın daha büyük bir motivasyon olduğu yönünde. Motivasyon ne olursa olsun tartışılmayacak bir gerçek var: Yakın bir gelecekte NFT’leri hayatın birçok alanında görmek mümkün olacak. NFT’lerin dönüştüreceği ilk geleneksel sektörün ise emlak olması bekleniyor. Devletler, gerekli yasal ve adli düzenlemeleri yaptığında gayrimenkul alım satımlarında ve tapu, diploma gibi soğuk damga gerektiren belgelerin yerine NFT teknolojisinden yararlanılmasının önünde hiçbir engel kalmayacağı düşünülüyor.

Mülkiyetin geleceği NFT mi?

Kasım 26, 2021

·

Makale

Markalar neden NFT ve metaverse’e yatırım yapıyor?

Adidas; Bored Ape Yacht Club, Punks Comics ve GMoney iş birliğiyle çıkardığı 30 bin NFT içeren Into the Metaverse NFT's koleksiyonunun satışından 22 milyon dolar gelir elde etmişti. Geçtiğimiz günlerde Nike da metaverse için spor ayakkabıları üreten RTFKT isimli bir şirketi satın aldı. Geçtiğimiz ay giyim ve kozmetik perakendecisi Givenchy'nin , 24 yaşındaki sanatçı Chito'yla 15 parçadan oluşan blokzinciri tabanlı bir koleksiyon oluşturmak için çalıştığı aktarılmıştı. Spor giyim markası Under Armour, basketbolcu Stephen Curry'yle iş birliği yaparak ilk NFT spor ayakkabısını duyurdu. NFT dünyasına adım atan markalar içinde Pepsi ve Budweiser'ın da bulunduğu biliniyor. Markalar, NFT ve metaverse trendlerine bir bir katılıyor. Google Trend sonuçları, NFT kelimesinin dünya çapında geçtiğimiz 12 ayda nasıl bir eğilimle arandığını aşağıdaki gibi gösteriyor. Google Trends Yeni yollar, karma deneyimler Fast Company'nin konuştuğu Algorand yöneticilerinden David Markley, "NFT'ler, tüm tüketici markalarının yenilikçi şeyler yapmasını teşvik ediyor." diyor. Markley'e göre hedef kitlesine hâlâ "dijital 1.0" sayılabilecek Facebook ya da Instagram reklamları gibi araçlarla ulaşmayı amaçlayan markalar, "büyük bir fırsatı kaçırıyor." Söz konusu yazıda markaların koleksiyonlar oluşturmasının yeni olmadığı belirtiliyor; özel dergi sayılarından sınırlı sayıda üretilen oyuncaklara, her biri aslında müşteri deneyimini ve marka-müşteri bağlılığını bir adım yukarı taşımayı hedefliyor. Brandon Aaskov'a göre de markaların NFT furyasına katılmasının arkasında "daha çok kazanç" motivasyonu yatmıyor. Markalar kullanıcılarına, müşterilerine özgün bir deneyim sunmak istiyor. Üstelik markaların sunduğu NFT koleksiyonlara sahip olmak, yalnızca eşi olmayan bir dijital sahiplik anlamına gelmiyor. Bu koleksiyonlarda fiziksel dünyadaki ürünlerle bağlantı kurulduğunda kullanıcılar için "karma gerçeklik deneyimleri" de yaratılmış oluyor. Paradigma değişimini yakalayabilme arzusu Morning Brew, "neden?" sorusuna verdiği yanıtlardan birini şu cümleyle özetliyor: "Potansiyel bir paradigma değişimine erkenden dâhil olma arzusu." Morning Brew'den Milo Booke'ye göre geçtiğimiz yirmi yılda internet ve mobil teknolojilerin olanaklarından yararlanmak konusunda biraz geç kalan, özellikle kurumsal markalar, internet konseptinin potansiyel bir yeni versiyonunda ön saflarda yer almak istiyor. Gerçekten paradigma değişimi mi? Web3, internetin merkezî olmayan ve blok zinciri teknolojisinden beslenen üçüncü bir dönemine işaret ediyor. Web3 savunucularına göre Web1 ve Web2; çevrim içi platformların Apple, Amazon, Alphabet, Meta gibi bir grup büyük şirkette merkezîleştiğini ve bu şirketler tarafından yönetildiğini savunuyor. Aralarında Elon Musk'ın da olduğu karşıt görüştekiler ise Web3 kavramının yalnızca bir "pazarlama terimi" olduğunu düşünüyor.

Markalar neden NFT ve metaverse’e yatırım yapıyor?

Aralık 23, 2021

·

Makale